İkisi konuşurken ben onlara bakar vir halde dalmışım. Bana bakıp gülerek seslendiklerinde kendime gelebildim. Bir süre o duruma gülüştük. Ama yine bakıyordum ikisine ne kadar farklı karakteleri var aslında ama ne kadar da uyumlular diye düşünüyordum. Sahi onları ne kadar tanıyordum ben bir an kafamın içinden bir ses hiç olarak yanıtladı.
Bu düşüncelerle onlara bakarken Eylül Alice' i elinden tutmuş banyoya doğru götürüyordu. Bana da sen bekle diye söyleniyordu. Onlar giderken ben bir sigara daha yakmış şişeden bir yudum daha almış bir halde düşünüyordum. Sarhoş gibiydim ama bu içtiğimden mi yoksa düşüncelerimden mi bilmiyordum. Ve banyodan sesleri gelince oraya doğru yöneldim.
Kapı arasından baktığımda birbirlerini götürdüklerini görüyordum. Kapıya yaslanıp izlemeye başladım. Öpüşüyorlar, sularının kaynaklarını birbirlerine sürtüyorlar ve elleri baştan aşağı birbirini okşuyordu. Benim orda olduğumun farkında bile değillerdi. Kendilerini bedenlerinin tutkulu düşlerine bırakmış bir haldeydiler. Daha önce bu hallerini görmemiştim. Tuhaf bir tebessümle izliyordum. Ne tepki vereceğimi ne hissedeceğimi bilmeden.
Yanlarına doğru yürüdüm. Göz ucuyla ikisi de bakıyordu bana ama bedenleri dudakları biribirlerinden ayrılmıyordu. Ellerimle ikisinin de kalçalarını avuçladım. Orta iki parmağım deliklerine baskı uygulamış ve derinden hissetmişlerdi. Bir anlık o ah sesinden bu anlaşılıyordu. Su altındaki ıslak bedenleri de harikaydı. İkisinin de içlerini doldurmak ellerimle o güzel bedenlerini parçalamak ve dudaklarında o yorgun tatmin ifadesini görmek istedim.
Üçümüz birbirimize bakıyorduk. Duşun altından çıkardım ikisini de ve odaya doğru götürdüm. Alice' i arkasından kendime doğru çekip sertliğimi kalçasına dayadım. Tüm kıvrımlarını hissettiğinden eminim. Teni hala ateş gibiydi. Boynunu emerken parmaklarımla dişiliğinin dış dudaklarını okşuyordum.
Eylül ise karşımızda elini kasıklarının arasına atmış sulanmış kadınlığını okşuyor parmaklarını sokup çıkarıyordu. Dudaklarını ısırmış halde bu kızıştırıcı görüntüyü izliyordu. Yanıma gelip sertleşmiş penisimi eline aldı daha fazla duramayıp. Alice de ne yapacağını merak ediyordu. Ve önce ağzına alıp güzelce ıslattıktan sonra eliyle Alice' in kadınlığına soktu. Sokarken dudakları Alice' i sakinleştiriyordu. Ve dudakları çekilince Alice' in kadınlığında gidip gelmeye başladım. Ellerimle bedenini sıkıca kavradıktan sonra. Bir süre içinde gidip geldim. Ve Eylül' e yerimi sen doldur diyip penisimi o daracık kalçasına yönlendirdim.
Usulca giriyordum içine her bir sertliğimi hissettirerek. Eylül ise başını çoktan gömmüştü onun kadınlığına. Aramızda kıvranıyordu Alice. Bedeni titrer halde kesik kesik nefeslerle inliyordu. İçinde durdum, Eylül yalarken onun saçlarını okşuyordum. Ellerim saçlarına gelince kafasını kaldirip baktı. Alice yerden sırılsıklam olmuş nefesi kesik halde kıvranıyor. Ben ise Eylül' e bakıp gülüyorum.
Eylül' e işaret edip Alice' i yatağa yatırdık aramızda. Alice ise kasılmış bedeniyle bizi izliyordu. Eylül' ü diz çöktürüp yatakta bacakları açılmış bir halde yatan Alice' in bacak arasına getirdim. Eylül Alice' e önce kadınlığını yalattı sonra ise memelerini. Eylül' ün zevkten kızıştığını görebiliyordum. Ateş parçası gibiydi şu an.
Ve dudakları Alice' in sularının kaynağına geldiğinde aç ve susamışçasına o kaynağa saldırıyordu. Eylül' ün arkasına geçip onunla tek vücut olacak halde sarılıp kasıklarımı onun ıslak ve sıcak yuvasına vuruyordum. Hareketlerimin bir ritmi var gibiydi gidip gelirken. Gittikçe artan bir müzik gibi onun içindeki sertliğim ve içini dolduruşum, onun inlemeleri de artıyordu.
Alice' e baktığımda nefes alışını gördüm ve Eylül' ün dudaklarına doğru baktım. Bedeni gevşemiş rahatlamış bir şekilde yayılmıştı yatağa Alice' in. Bunu görünce Eylül' ü Alice' in yanına doğru çektim. Ve bacaklarındaki son gücü gördüm. İçindeyken nasıl kasıldığını. Erkekliğimi içinde nasıl kavradığını ve bırakmadığını.
Eylül yığılmış bir halde Alice' e bakıyordu elleri onun tenindeydi. Kadınlığından akan suları patlama noktasına gelen sıvılarımı harekete geçirmiş ve içini bir çiçeğin tohumlarıyla doldurup üstüne yığılıp kaldım.
Tatlı bir ölümü yaşıyorduk şu sırılsıklam bedenlerimizle ve doğacağımız anı beklerken birbirimize bakıyorduk. Bu kutsal ayin son buluyordu bu bakışma ve bütünleşen bedenlerle.
biseksüel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biseksüel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Haziran 2018 Perşembe
Kapı Aralığı 7
Tenimi kavuran bir sıcak hissediyordum ikisinin arasında. Alice' in arkamda ne yapabileceğini bilmiyordum. Böyle belli olmayan yanları vardı. Biraz deliydi sanki ama şu sn bulunduğumuz yerde hangimiz o deliliği paylaşmıyorduk ki.
Eylül' ün elleri tanımak istercesine sertleşmiş erkekliğimde geziniyordu. İkisinin meme uçları bedenimi delip geçerek birbirlerini okşamak ister gibi yaslanıyordu. Eylül elini pantalonumun üstünden çekip yavaşça içeri soktuğunda erkekliğim ellerine ulaşmak istercesine ona doğru gidiyordu. Ve elleriyle kavuştuğunda Eylül' ün dudaklarında açlık dolu bir tebessüm belirmişti.
Elleri kökünden kavrayarak sıkıca okşuyordu. Ne kadar zorlandığımı nefesimin kesilmesinden anlayabiliyordu. Arkamda ise Alice' in gülüşünü duyuyordum. Bu çaresizliğim ikisini de memnun etmiş gibi görünüyordu. Bir an ikisinin dudakları birleşip öpüşmeye başladığında ise bedenim aralarında ezilmişti. Bedenlerinin tüm varlığını ezberlerdiğim bir andı.
Dudakları ayrıldığında Eylül' ün elleri pantalonumdan çıkmıştı. Alice' e döndüm o an. Önce dudaklarının tadına baktım. Sıcacık dudakları vardı. Sonra yaramaz bir tebessümle ellimi taytının içine soktum. Bu bölgesini ilk defa hissediyordum. Parmaklarım kadınlığına ulaştığında ne kadar ıslsndığını hissediyordum. Teninden daha sıcaktı tatlı sularının olduğu yer.
Usulca okşuyordum parmağımı içine sokmadan o sularını kasıklarına, kasıklarından bacaklarının iç taraflarına kadar ulaştırıyordum. Hafif kasılmalar yaşasa da ayakta rahatlıkla duruyordu. Eylül ise pantalonumu çözüyordu arkamdan sarılmış bir halde ve ayaklarıma düştüğünde eğilip kendi elleriyle çıkarıyordu.
Ayağa kalkıp arkamdan tekrar sarıldığında özgürlüğüne kavuşmuş sertliğimi avuçlarının arasına alıp okşamaya devam ediyordu. Kasıklarımda ağrılar başlamak üzereydi öylesine elleriyle sıkıca sarıp okşuyordu ki. Hayal edilemeyecek bir andı iki genç güzelin arasında olmak.
Ellerimi kadınlığından çekiyordum Alice' in ve Eylül' e dur diyordum. alice' in kalçalarını saran taytı iki taraftan tutup indiriyordum. İndirirken ise dudaklarımın yakınına güzel kokular sunan ve lezzetli sularıyla ıslanmış kadınlığı geliyordu. O an başımı dayamak istesem de tayttan kurtarmak istiyordum önce. Ve tayti bacaklarından çekip çıkardım.
Karşımda ilk defa böylesine çırılçıplak haliyle duruyordu. Memelerinin uçları mermi gibi bir halde kadınlığı ise sularını bacaklarına bulaştırmış bir haldeydi. Eylül arkamdan Alice için tam bir fıstık diyordu. Güldüm. Tam o an Eylül önüme geçmiş Alice' in meme uçlarını ağzında eritmek istiyordu ve başarıyordu.
Fakat Alice' e eğilirken unuttuğu şey kalçalarının pijamasından harika göründüğüydü. Eminim şu an kendisine baksa avuçlamıştı kalçalarını. O memeleri sömürürken ben de pijamasını sertçe aşağıya indirdim. Bir an şaşırıp baksa da ayaklarından kendi çıkartmıştı. O memeleri sömürürken ben de onun daracık mabedini dil darbelerimle dövüyordum.
Hassas bir noktasıydı bu, bacaklarının titrediğini görebiliyordum. Alice' in durumu da farklı değildi. Eylül' ün dudakları onu kendinden geçirmişti. Gözleri kapalı halde Eylül' ü okşuyordu. Nefes nefese kaldığımız an zor da olsa kendimize gelip ayağa kalktık. Birer sigara yakıp konuşmaya başladık.
Eylül' ün elleri tanımak istercesine sertleşmiş erkekliğimde geziniyordu. İkisinin meme uçları bedenimi delip geçerek birbirlerini okşamak ister gibi yaslanıyordu. Eylül elini pantalonumun üstünden çekip yavaşça içeri soktuğunda erkekliğim ellerine ulaşmak istercesine ona doğru gidiyordu. Ve elleriyle kavuştuğunda Eylül' ün dudaklarında açlık dolu bir tebessüm belirmişti.
Elleri kökünden kavrayarak sıkıca okşuyordu. Ne kadar zorlandığımı nefesimin kesilmesinden anlayabiliyordu. Arkamda ise Alice' in gülüşünü duyuyordum. Bu çaresizliğim ikisini de memnun etmiş gibi görünüyordu. Bir an ikisinin dudakları birleşip öpüşmeye başladığında ise bedenim aralarında ezilmişti. Bedenlerinin tüm varlığını ezberlerdiğim bir andı.
Dudakları ayrıldığında Eylül' ün elleri pantalonumdan çıkmıştı. Alice' e döndüm o an. Önce dudaklarının tadına baktım. Sıcacık dudakları vardı. Sonra yaramaz bir tebessümle ellimi taytının içine soktum. Bu bölgesini ilk defa hissediyordum. Parmaklarım kadınlığına ulaştığında ne kadar ıslsndığını hissediyordum. Teninden daha sıcaktı tatlı sularının olduğu yer.
Usulca okşuyordum parmağımı içine sokmadan o sularını kasıklarına, kasıklarından bacaklarının iç taraflarına kadar ulaştırıyordum. Hafif kasılmalar yaşasa da ayakta rahatlıkla duruyordu. Eylül ise pantalonumu çözüyordu arkamdan sarılmış bir halde ve ayaklarıma düştüğünde eğilip kendi elleriyle çıkarıyordu.
Ayağa kalkıp arkamdan tekrar sarıldığında özgürlüğüne kavuşmuş sertliğimi avuçlarının arasına alıp okşamaya devam ediyordu. Kasıklarımda ağrılar başlamak üzereydi öylesine elleriyle sıkıca sarıp okşuyordu ki. Hayal edilemeyecek bir andı iki genç güzelin arasında olmak.
Ellerimi kadınlığından çekiyordum Alice' in ve Eylül' e dur diyordum. alice' in kalçalarını saran taytı iki taraftan tutup indiriyordum. İndirirken ise dudaklarımın yakınına güzel kokular sunan ve lezzetli sularıyla ıslanmış kadınlığı geliyordu. O an başımı dayamak istesem de tayttan kurtarmak istiyordum önce. Ve tayti bacaklarından çekip çıkardım.
Karşımda ilk defa böylesine çırılçıplak haliyle duruyordu. Memelerinin uçları mermi gibi bir halde kadınlığı ise sularını bacaklarına bulaştırmış bir haldeydi. Eylül arkamdan Alice için tam bir fıstık diyordu. Güldüm. Tam o an Eylül önüme geçmiş Alice' in meme uçlarını ağzında eritmek istiyordu ve başarıyordu.
Fakat Alice' e eğilirken unuttuğu şey kalçalarının pijamasından harika göründüğüydü. Eminim şu an kendisine baksa avuçlamıştı kalçalarını. O memeleri sömürürken ben de pijamasını sertçe aşağıya indirdim. Bir an şaşırıp baksa da ayaklarından kendi çıkartmıştı. O memeleri sömürürken ben de onun daracık mabedini dil darbelerimle dövüyordum.
Hassas bir noktasıydı bu, bacaklarının titrediğini görebiliyordum. Alice' in durumu da farklı değildi. Eylül' ün dudakları onu kendinden geçirmişti. Gözleri kapalı halde Eylül' ü okşuyordu. Nefes nefese kaldığımız an zor da olsa kendimize gelip ayağa kalktık. Birer sigara yakıp konuşmaya başladık.
29 Mayıs 2018 Salı
Kapı Aralığı 2
İçeriye yayılan ışığı takip ediyordum. Sonunun nereye çıkacağını çok iyi biliyordum. Eylül pijamalarından kurtulmuş aynanın önündeydi. Hayranlıkla kendi bedenine bakıyordu. Saclarini açmış omuzlarından dökülüyordu. Bembeyaz teninin üzerine serilen güzel bir örtü. Elleriyle memelerini kavrayıp adeta herkesten saklıyordu. Eli kadınlığına doğru kaymaya başlamıştı. Parmaklarıyla ileri geri yapıp okşuyordu. Bazen dayanamayıp parmakları içine girinve parmak uçları üzerine kalkıyor bedeni kasılıyor ve gevşiyordu.
O an onun için bir hiçlik anıydı. Kimse yoktu o biçimli vücudu diri güzelliği dışında. Bir an baktığımda eli arkasına gitmiş ay gibi parıldayan kalçalarının arasından daracık zevk çukuruna ilerliyordu. Parmaklarının giriş çıkışı onun düşlerini ele veriyordu. Parmakları sanki onu arkasından saran erkeğin penisi gibi girip çıkıyordu. Ellerinden kendi tadına bakmayı da ihmal etmiyordu.
Bugün olan bu anlar kendimi röntgenci bir sapık gibi hissettiriyordu. Utanmayan bir sapık. Bu saklı gizli anlar sadece senin gördüğün anlar bedenini kavuruyor, kasıklarında ağrılar yaratıyor ve seni azgınlaştırıyor.
Kapının aralığından içeri süzülüp gözlerini kapamış olan Eylül' ün zihnine ve bedenine giriyordum. Elini tuttuğumda gözlerini açıp teslim olurcasına bir ifade sundu. Elini penisime götürüp o sertlikle oynamasına izin verirken şimdi fark ettiğim bir şeyi görüyordum.
Eylül' ü izleyen tek röntgenci ben değilmişim. Yatağının kenarındaki masanın üzerinde ayarlanmış telefonu ve Eylül' ü izlerken ondan farkı olmayan Alice' i görüyordum. Elini önüne atmış dudaklarını ısırır halde Eylül' ü ve birden onun arkasında beliren beni görüyordu.
Üçümüz de tuhaf bir anın içindeydik. Herkes kendi bedenine tapıyor gibiydi. Sanki bir ayin düzenliyorduk. Kimse ses çıkarmıyor ve söz birliği etmişçesine tek kelime etmiyordu.
Duyulan tek şey derin derin alıp verilen nefeslerimiz ve bedenlerimizi saran bu anın heyecanlı huzuru...
O an onun için bir hiçlik anıydı. Kimse yoktu o biçimli vücudu diri güzelliği dışında. Bir an baktığımda eli arkasına gitmiş ay gibi parıldayan kalçalarının arasından daracık zevk çukuruna ilerliyordu. Parmaklarının giriş çıkışı onun düşlerini ele veriyordu. Parmakları sanki onu arkasından saran erkeğin penisi gibi girip çıkıyordu. Ellerinden kendi tadına bakmayı da ihmal etmiyordu.
Bugün olan bu anlar kendimi röntgenci bir sapık gibi hissettiriyordu. Utanmayan bir sapık. Bu saklı gizli anlar sadece senin gördüğün anlar bedenini kavuruyor, kasıklarında ağrılar yaratıyor ve seni azgınlaştırıyor.
Kapının aralığından içeri süzülüp gözlerini kapamış olan Eylül' ün zihnine ve bedenine giriyordum. Elini tuttuğumda gözlerini açıp teslim olurcasına bir ifade sundu. Elini penisime götürüp o sertlikle oynamasına izin verirken şimdi fark ettiğim bir şeyi görüyordum.
Eylül' ü izleyen tek röntgenci ben değilmişim. Yatağının kenarındaki masanın üzerinde ayarlanmış telefonu ve Eylül' ü izlerken ondan farkı olmayan Alice' i görüyordum. Elini önüne atmış dudaklarını ısırır halde Eylül' ü ve birden onun arkasında beliren beni görüyordu.
Üçümüz de tuhaf bir anın içindeydik. Herkes kendi bedenine tapıyor gibiydi. Sanki bir ayin düzenliyorduk. Kimse ses çıkarmıyor ve söz birliği etmişçesine tek kelime etmiyordu.
Duyulan tek şey derin derin alıp verilen nefeslerimiz ve bedenlerimizi saran bu anın heyecanlı huzuru...
Kapı Aralığı 1
Telefonuma gelen mesajdan sonra bir hışımla üstümü giyinip çıktım evden. Eylül' ün yanına geldiğimde telefonla konuştuğunu gördüm. O yüzden olsa gerek bu unutkanlığıma laf etmeyecek gibiydi. Selam söylüyor sana dedi kim diye daha sormadan Alice dedi. Hararetli bir konuşmaları vardı. Konuşma biterken ise öpüyorumlarla bitiyordu ve öpücüklerle.
Laflayarak fotoğrafçıya kadar yürüyüp içeri girdik. Sakindi yine fazla kimse yoktu. Fotoğrafın ne zaman çıkacağını ne kadar tutacağını sorduktan sonra merdivenlerden aşağıya indik Eylül önde ben arkada. Saçları bugün ne kadar güzel olmuş diyordum kendi kendime. Okul kıyafetine benzer bir eteği vardı. Onun altında da siyah külotlu çorabı. Bir ah çektirecek hali vardı.
Aşağıya indikten sonra fotoğrafçı birazdan geleceğim diyip yukarı çıktı. Eylül ise aynanın önünde üstünü düzeltiyor saçlarını topluyordu. Üstüne yapışan dar tişörtü ise kıvrımlarını göz önüne seriyordu. Arkasında durup onun kum saati vücudunu izledim.
Fotoğrafçının daha gelmeyeceğini anlayınca arkasından yaklaşarak elimi eteğinin altına sokup parmaklarımla kasıklarını ve kadınlığını okşuyordum. Dudaklarım ise çoktan boynuna gömülmüş bir halde kendinden geçiriyordu Eylül' ü. Dokunuşlarım onu gevşetmeye kollarımda kendini bırakmasına yetiyordu. Ama ayak seslerini duyunca dudaklarına öpücük kondurup çekildim. Yüzümüzde yaramazlık yapan çocukların gülümsemesi vardı.
Fotoğrafçı gelip fotoğrafı hemen çekti. Ve yukarı çıktı. Eylül de yine üstünü toparlayıp merdivene yöneldi. Ben ise bilerek arkasında kaldım. Ufak bir de aralık bıraktım. Önümde basamakları çıkarken onun hoşuma giden dolgun bacakları baldırlarına kadar bana sunuluyordu. Önümde bunlardan habersiz yürürken arkasında sertleşmiş bir erkek bırakıyordu. Doyumu olmayan bir an gibiydi bu merdiven çıkma anı.
Fotoğrafçıda işlerimiz bitince ne yapalım derken eski evlerin olduğu sokakları gezme fikri geldi aklımıza. Severdik böyle yerleri gezmeyi. Gezerken Eylül kendi zihninde ben kendi zihnimde ne hayaller kurmuş ne düşünceler oluşturmuşuzdur.
Vaktin nasıl geçtiğinin farkında olmadan adımlar atıyorduk. Tam artık evlere gideceğimiz zaman ne yapacaksın eve mi gideceksin diye soruyordu. Eve doğru yürüyeceğimi yolda giderken belki bir şişe şarap alıp içeceğimi söyledim. Gözlerinde oyunbaz bir ifadeyle şarabı alıp bana gitsek daha iyi olmaz mı diyordu. Hem daha öğretecegin şeyler var diyordu.
Iyi olur dedim ve yolda giderken şarap alıp Eylül' ün evine yürüyorduk. Tam kapıdayken aklına gelmişti. Telefonda ne konuştuğunu çabuk unutmuştu. Bugün Alice gelecekti sana söylemeyi unuttum diyordu. Yine tam o an telefonuna mesaj gelmişti. Yarına gelebileceğim diyordu. Eylül' ün yüzündeki mahcup ifade de kayboluyordu.
Eve girdikten sonra üzerini değişmek için odasına gitti. Kapısı aralık kalmış bir halde üstündekileri çıkarıyordu. Tenine hayran oluyordum bembeyazlığına. İçeri vuran ışık ise şu an ounu bir ilahe gibi gösteriyordu.
İçimdeki ilkel insan dürtüleri uyaniyordu böyle görünce. Külotlu çorabını çıkarırken eğilişi unutulmayacak bir görüntü sunuyordu. Ay ışığında bir su birikintisi nasıl parlıyorsa hazinesin suları da öyle parlıyordu.
Onu öylece orda bırakıp şarap şişesini açmaya gittim. Piyanonun başına oturdum. Yanıma geldiğinde fark ettim. İç çamaşırları odasına yayılmıştı. Çoraplarını yerde bırakmayı severdi. Eylül' ün ayakları ve çorapları da bir kıvılcım çıkarmaya yetiyordu beynimde. Onlara dokunuşum bir zafer kazanmış insanın hislerine benzerdi. Bir yandan da hipnoz etkisi altında sakinleştirilmeye benziyor.
Üstündeki pijamalarıyla salonda yerimi hazırlıyordu. Farkında olmadığını bildiğim bir şey de yapıyordu. Yatağımı hazırlarken eğilip kalkması erkekliğimi uyandırıyordu. Diri kalçalarının arasına giren pijaması piyano başındaki bana gözlerime bir güneş doğuşu izlettiriyordu.
Çaldığım müziğin onun zihninde orgazm etkisi yarattığını biliyorum. Bunu bedenindeki her tepkisinden anladığımı ise o bilmiyordu. Müzik bu sefer ikimizi de etki altına almıştı bunu şişenin dibini görünce anladık.
Biraz da onun çalışını dinledim. Ama o çalarken susanlardan değildi. Sadece benim tarif edebildiğim bir ses tonu vardı. Zarif, narin okşayan bir ton. Müzikle sarhoş olmuştuk adeta.
Müzik onun bedenini sarmış okşuyordu. Memelerinden kasıklarına iniyordu. Ve eminim ki ter damlaları onun canını yakıyordu. Ateş damlaları gibi.
Işığı kapatıp odasına giderken ben kapısını gözlüyordum. Beklediğim ışık yayılmıştı...
Laflayarak fotoğrafçıya kadar yürüyüp içeri girdik. Sakindi yine fazla kimse yoktu. Fotoğrafın ne zaman çıkacağını ne kadar tutacağını sorduktan sonra merdivenlerden aşağıya indik Eylül önde ben arkada. Saçları bugün ne kadar güzel olmuş diyordum kendi kendime. Okul kıyafetine benzer bir eteği vardı. Onun altında da siyah külotlu çorabı. Bir ah çektirecek hali vardı.
Aşağıya indikten sonra fotoğrafçı birazdan geleceğim diyip yukarı çıktı. Eylül ise aynanın önünde üstünü düzeltiyor saçlarını topluyordu. Üstüne yapışan dar tişörtü ise kıvrımlarını göz önüne seriyordu. Arkasında durup onun kum saati vücudunu izledim.
Fotoğrafçının daha gelmeyeceğini anlayınca arkasından yaklaşarak elimi eteğinin altına sokup parmaklarımla kasıklarını ve kadınlığını okşuyordum. Dudaklarım ise çoktan boynuna gömülmüş bir halde kendinden geçiriyordu Eylül' ü. Dokunuşlarım onu gevşetmeye kollarımda kendini bırakmasına yetiyordu. Ama ayak seslerini duyunca dudaklarına öpücük kondurup çekildim. Yüzümüzde yaramazlık yapan çocukların gülümsemesi vardı.
Fotoğrafçı gelip fotoğrafı hemen çekti. Ve yukarı çıktı. Eylül de yine üstünü toparlayıp merdivene yöneldi. Ben ise bilerek arkasında kaldım. Ufak bir de aralık bıraktım. Önümde basamakları çıkarken onun hoşuma giden dolgun bacakları baldırlarına kadar bana sunuluyordu. Önümde bunlardan habersiz yürürken arkasında sertleşmiş bir erkek bırakıyordu. Doyumu olmayan bir an gibiydi bu merdiven çıkma anı.
Fotoğrafçıda işlerimiz bitince ne yapalım derken eski evlerin olduğu sokakları gezme fikri geldi aklımıza. Severdik böyle yerleri gezmeyi. Gezerken Eylül kendi zihninde ben kendi zihnimde ne hayaller kurmuş ne düşünceler oluşturmuşuzdur.
Vaktin nasıl geçtiğinin farkında olmadan adımlar atıyorduk. Tam artık evlere gideceğimiz zaman ne yapacaksın eve mi gideceksin diye soruyordu. Eve doğru yürüyeceğimi yolda giderken belki bir şişe şarap alıp içeceğimi söyledim. Gözlerinde oyunbaz bir ifadeyle şarabı alıp bana gitsek daha iyi olmaz mı diyordu. Hem daha öğretecegin şeyler var diyordu.
Iyi olur dedim ve yolda giderken şarap alıp Eylül' ün evine yürüyorduk. Tam kapıdayken aklına gelmişti. Telefonda ne konuştuğunu çabuk unutmuştu. Bugün Alice gelecekti sana söylemeyi unuttum diyordu. Yine tam o an telefonuna mesaj gelmişti. Yarına gelebileceğim diyordu. Eylül' ün yüzündeki mahcup ifade de kayboluyordu.
Eve girdikten sonra üzerini değişmek için odasına gitti. Kapısı aralık kalmış bir halde üstündekileri çıkarıyordu. Tenine hayran oluyordum bembeyazlığına. İçeri vuran ışık ise şu an ounu bir ilahe gibi gösteriyordu.
İçimdeki ilkel insan dürtüleri uyaniyordu böyle görünce. Külotlu çorabını çıkarırken eğilişi unutulmayacak bir görüntü sunuyordu. Ay ışığında bir su birikintisi nasıl parlıyorsa hazinesin suları da öyle parlıyordu.
Onu öylece orda bırakıp şarap şişesini açmaya gittim. Piyanonun başına oturdum. Yanıma geldiğinde fark ettim. İç çamaşırları odasına yayılmıştı. Çoraplarını yerde bırakmayı severdi. Eylül' ün ayakları ve çorapları da bir kıvılcım çıkarmaya yetiyordu beynimde. Onlara dokunuşum bir zafer kazanmış insanın hislerine benzerdi. Bir yandan da hipnoz etkisi altında sakinleştirilmeye benziyor.
Üstündeki pijamalarıyla salonda yerimi hazırlıyordu. Farkında olmadığını bildiğim bir şey de yapıyordu. Yatağımı hazırlarken eğilip kalkması erkekliğimi uyandırıyordu. Diri kalçalarının arasına giren pijaması piyano başındaki bana gözlerime bir güneş doğuşu izlettiriyordu.
Çaldığım müziğin onun zihninde orgazm etkisi yarattığını biliyorum. Bunu bedenindeki her tepkisinden anladığımı ise o bilmiyordu. Müzik bu sefer ikimizi de etki altına almıştı bunu şişenin dibini görünce anladık.
Biraz da onun çalışını dinledim. Ama o çalarken susanlardan değildi. Sadece benim tarif edebildiğim bir ses tonu vardı. Zarif, narin okşayan bir ton. Müzikle sarhoş olmuştuk adeta.
Müzik onun bedenini sarmış okşuyordu. Memelerinden kasıklarına iniyordu. Ve eminim ki ter damlaları onun canını yakıyordu. Ateş damlaları gibi.
Işığı kapatıp odasına giderken ben kapısını gözlüyordum. Beklediğim ışık yayılmıştı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)