25 Haziran 2018 Pazartesi

Her Yeni Gün Yeni Bir Doğum

Gece ruh halimi anlatmıştım. Ne kadar boktan bir ruh hali içinde olduğumu. Delirme noktasına geldiğimi. Ama sabahına çok farklı uyandım.

O ruh halinin etkileri az da olsa devam ediyor. Buna rağmen uyandığımda daha da güçlü uyandım. Bir süreci tamamlamışçasına uyandım. 

Sonra demin baktım bando yeni şarkı yüklemiş. Onu dinledim. Keyfim daha bir yerine geldi. Gün de sanki ruh halim gibi güneşler saçıyor. 

Bu arada bazı tavsiyeler de vermem gerek. Hayatınızda sevgi daha çok yer edinsin. Paylaşın o sevgiyi. Gösterin sevginizi. Gösterin tutkunuzu. Üşengeçlik asla yapmayın. Zamanı neden boşa geçirmek isteyeseniz ki. Her anınızı daha güzel yaşayın.

Birazdan Kadıköy' e doğru yürüyeceğim. Güzel bir yürüyüş güzel bir hava alma olacak benim için. İnsanların arasına karışacağım. 

Dipnot: Güzel günler yakın.

Delirmek

Gecenin bir yarısı uyanıp yazı yazmadım uzun zamandır. Son dönemde hiç. Bu yazıyı yazmaya neden olan şey ise bir haftaya yakın zamandır içimden söküp atamadığım beni delirtmeye yakın olan düşünceler.

Bir anda girdiler aklıma ve zihnimi kemirip duruyorlar. Korkularımı uyandırdılar. Tek bildiğim bu. Ve günlerdir içimde kötü hisler, zihnimde beni yiyip bitiren düşüncelerle delirme noktasına geldim.

Bunları yazarken bile hala devam ediyor bu durum. Nasıl kurtulacağımı hiç bilmiyorum. Daha önce benzer durumlar yaşayıp aşsam da bu onlardan daha ileride bir yerde. 

Uyuyup sabah uyandıktan sonra bile dinleneceğime daha yorgun halde uyanıyorum. Beni boğan bir his. Şaka değil, bazı anlar öyle şiddetli hale geliyor ki nefes bile zor aldırıyor. 

İyi değilim, sadece bundan emin olsbiliyorum. İyi hissetmiyorum, ne zaman geçer, geçer mi bilmiyorum. Yorgun düştüm.

15 Haziran 2018 Cuma

Gecenin Koynunda Açan Çiçeğin Kokusu

Sancılı doğumun son safhası. Gecenin koynunda olacağım, geceyi koynuma alacağım zamanın içindeyim. 

İsmini benim koyduğum ve bu ismin anlamını ruhunda taşıdığına emin olduğum bir kadına aşığım. Bu aşkın içinde çokça nefret, çokça kızgınlık, çokça öfke, çokça aşk, çokça sevgi, çokça arzulama, çokça tutku var. 

Aşka dair her şeyi, düşüncelerimi, ne demek olduğunu kavramama neden olan bir kadın bahsettiğim. Onun aşkı, sevgiyi tattığını, yaşadığını düşünmüyorum. Onun gözlerindeki bakıştan ona dair her şeyi hissederim. Daha önce aşık mıyım değil miyim diye sorardım ama emin olduğum nadir duygulardan biri ona hissettiğim aşk. Fakat bu aşkın nasıl bir şey olduğunu insanlar anlayamaz. Onların gördükleri ve yaşadıklarından çok farklı bir his.


Bu son safhanın içindeyken olanlardan biri de önemliydi. Tanrıça üzerimdeki hükmünü yitirdi. Karakterim dominant bir yapıya evrildi. Ben öze dönüş olarak nitelendiriyorum yaşadığımı aslında. 

Bir diğer noktada gözlerime bakıldığında insanların göreceği görüntüde olan bir farklılık. Gözlerimde, içimde uykuda olan vahşi hayvanın artık uyanmış olduğunu görecekler. Özgüvenimi kazandığımı, kendimi sevdigimi söylememe gerek yok zaten.

Hala devam eden bir sürecin içindeyim. Her ne kadar böylesine gelişimler olsa da. Ufak tefek detaylar bu süreçte yine gelişim ve değişim gösterecek. 

Benliğim artık tamamen kendi yapısını oluşturmuş durumda. Yazılarımda bunu daha fazla belli etmeye başlayacağım zaten. 

İçimde kaos olsa da, bunları yazarken gülebiliyorum. Gücümü de olabildiğince topluyorum. Daha yazın bitmesine bu safhanın bitmesine zaman var. Ama görünen bir resim de var artık. Özgürün ellerinden çıkan bir resim. 

Eylül' ün kollarında geceyi koynuma alacağım o an açan bu çiçek tohumlarını gecenin derinlerine bırakıp kokusunu yayacak.

Özgürlüğe Dönen Tekerler

Özgürlüğe nasıl ulaşılır diye geçiriyordum aklımdan. Gözlerimi kapadığımda bunun çok basit olduğunu gördüm. Bir bisiklet özgürlüğüne ulaşmak için yeterli olacak yegane şey.

Bir bisiklet ve yollar. İşte bunlarla istediğin özgürlüğe ulaşabilirsin. Yanına ne alacağın da zevkine kalmış artık. Ben kitap, defter, kalemler bir de çadırla uyku tulumu yeterli olurdu sanırım. Bunları içine koyacağım çantayı ve az kalsın unutuyordum bir şişe şarabı da koymalı.

Tekerler döndükçe rüzgar okşayacak tenini, savuracak saçlarını. Yüzünde bir keyif ifadesi yerini çoktan almış olacak. 

Dereler, tepeler, dağlar, ormanlar hepsi senin olacak. Oturacaksın yorulduğunda ve yaşadığının farkına varacaksın.  

Daha güzeli mi var diye sorarsın. Bu anlardan daha güzeli bunları beraber yaşayacağın, o bisikletin üstünde sana sarılışıyla içini ısıtacak birisinin olması.

12 Haziran 2018 Salı

Akıntıda Sulara Gömülen Korku


Yüzmeyi her gün binlerce kez yaptığımız bir şeye benzetiyorum. Ne olabilir sizce? Muhtemelen onlarca cevap gelecek aklınıza. Basit bir cevap oysa, düşünmek. Zihnin uçsuz derinliklerine dalıyoruz her gün.

Denizin derinliklerine inme arzum var. Fakat ufak bir sorun da var. Yüzme bilmiyorum. Bir korku engel oluyor buna. Nefes alamayacağını düşünmek. Yada boğulma korkusu. İşte bu korku zihni bulanıklaştırıp tatlı arzumu yaşamamı engelliyordu. Zihnen aştım bu korkuyu sadece denizin içine girip orda da kendimi suyun akışına bırakmam kaldı.

Suyun içinde uçma hissini de hissedebilir insan. Kendini özgür bırakıp suyun akışıyla savrulmak hoş geliyor bana. Yüzerken belki bir deniz kızıyla karşılaşıp denizin derinliklerine doğru bırakırız kendimizi.


7 Haziran 2018 Perşembe

Enerji Yansıması

Kendinize bir bakın ne kadar olumlusunuz yaşama yada insanlara karşı. Ne kadar olumlu bakarsanız, düşünceleriniz, davranışlarınız olursa çevrenize de o kadar pozitif enerji yayarsınız. 

Enerji kavramını küçümsemeyin. İnsanlar çevresine sürekli enerji yayar. Olumlu yada olumsuz bazen farkında bile olmaz. Ama çevresinde olanlar bunu hisseder ve yaklaşımları da bu hislerine göre olur.

Bu yüzden kendinizi sevin derim önce. Bir insanı sevmeden önce kendinizi sevin. Bunun olumlu enerjisi çevrenize de yayılacaktır. Arınabildiğiniz kadar arının olumsuz düşüncelerinizden ruh halinizden.

  Olumsuz ruh halleri, durumlar, düşünceler de olacaktır. Yaşamın içindeyken bunları da tadacağız. Önemli olan korkmamamız. Bunları aşabilceğimizi bilmemiz. 

Kendi içinizdeki o enerjiyi kendinize ve çevrenize yansıtın. Güzel ışıklar saçın. Ve parlayın.

Kapı Aralığı 8 ( Final)

İkisi konuşurken ben onlara bakar vir halde dalmışım. Bana bakıp gülerek seslendiklerinde kendime gelebildim. Bir süre o duruma gülüştük. Ama yine bakıyordum ikisine ne kadar farklı karakteleri var aslında ama ne kadar da uyumlular diye düşünüyordum. Sahi onları ne kadar tanıyordum ben bir an kafamın içinden bir ses hiç olarak yanıtladı. 

Bu düşüncelerle onlara bakarken Eylül Alice' i elinden tutmuş banyoya doğru götürüyordu. Bana da sen bekle diye söyleniyordu. Onlar giderken ben bir sigara daha yakmış şişeden bir yudum daha almış bir halde düşünüyordum. Sarhoş gibiydim ama bu içtiğimden mi yoksa düşüncelerimden mi bilmiyordum. Ve banyodan sesleri gelince oraya doğru yöneldim.

Kapı arasından baktığımda birbirlerini götürdüklerini görüyordum. Kapıya yaslanıp izlemeye başladım. Öpüşüyorlar, sularının kaynaklarını birbirlerine sürtüyorlar ve elleri baştan aşağı birbirini okşuyordu. Benim orda olduğumun farkında bile değillerdi. Kendilerini bedenlerinin tutkulu düşlerine bırakmış bir haldeydiler. Daha önce bu hallerini görmemiştim. Tuhaf bir tebessümle izliyordum. Ne tepki vereceğimi ne hissedeceğimi bilmeden.

Yanlarına doğru yürüdüm. Göz ucuyla ikisi de bakıyordu bana ama bedenleri dudakları biribirlerinden ayrılmıyordu. Ellerimle ikisinin de kalçalarını avuçladım. Orta iki parmağım deliklerine baskı uygulamış ve derinden hissetmişlerdi. Bir anlık o ah sesinden bu anlaşılıyordu. Su altındaki ıslak bedenleri de harikaydı. İkisinin de içlerini doldurmak ellerimle o güzel bedenlerini parçalamak ve dudaklarında o yorgun tatmin ifadesini görmek istedim.

Üçümüz birbirimize bakıyorduk. Duşun altından çıkardım ikisini de ve odaya doğru götürdüm. Alice' i arkasından kendime doğru çekip sertliğimi kalçasına dayadım. Tüm kıvrımlarını hissettiğinden eminim. Teni hala ateş gibiydi. Boynunu emerken parmaklarımla dişiliğinin dış dudaklarını okşuyordum.

Eylül ise karşımızda elini kasıklarının arasına atmış sulanmış kadınlığını okşuyor parmaklarını sokup çıkarıyordu. Dudaklarını ısırmış halde bu kızıştırıcı  görüntüyü izliyordu. Yanıma gelip sertleşmiş penisimi eline aldı daha fazla duramayıp. Alice de ne yapacağını merak ediyordu. Ve önce ağzına alıp güzelce ıslattıktan sonra eliyle Alice' in kadınlığına soktu. Sokarken dudakları Alice' i sakinleştiriyordu. Ve dudakları çekilince Alice' in kadınlığında gidip gelmeye başladım. Ellerimle bedenini sıkıca kavradıktan sonra. Bir süre içinde gidip geldim. Ve Eylül' e yerimi sen doldur diyip penisimi o daracık kalçasına yönlendirdim.

Usulca giriyordum içine her bir sertliğimi hissettirerek. Eylül ise başını çoktan gömmüştü onun kadınlığına. Aramızda kıvranıyordu Alice. Bedeni titrer halde kesik kesik nefeslerle inliyordu. İçinde durdum, Eylül yalarken onun saçlarını okşuyordum. Ellerim saçlarına gelince kafasını kaldirip baktı. Alice yerden sırılsıklam olmuş nefesi kesik halde kıvranıyor. Ben ise Eylül' e bakıp gülüyorum.

Eylül' e işaret edip Alice' i yatağa yatırdık aramızda. Alice ise kasılmış bedeniyle bizi izliyordu. Eylül' ü diz çöktürüp yatakta bacakları açılmış bir halde yatan Alice' in bacak arasına getirdim. Eylül Alice' e önce kadınlığını yalattı sonra ise memelerini. Eylül' ün zevkten kızıştığını görebiliyordum. Ateş parçası gibiydi şu an. 

Ve dudakları Alice' in sularının kaynağına geldiğinde aç ve susamışçasına o kaynağa saldırıyordu. Eylül' ün arkasına geçip onunla tek vücut olacak halde sarılıp kasıklarımı onun ıslak ve sıcak yuvasına vuruyordum. Hareketlerimin bir ritmi var gibiydi gidip gelirken. Gittikçe artan bir müzik gibi onun içindeki sertliğim ve içini dolduruşum, onun inlemeleri de artıyordu. 

Alice' e baktığımda nefes alışını gördüm ve Eylül' ün dudaklarına doğru baktım. Bedeni gevşemiş rahatlamış bir şekilde yayılmıştı yatağa Alice' in. Bunu görünce Eylül' ü Alice' in yanına doğru çektim. Ve bacaklarındaki son gücü gördüm. İçindeyken nasıl kasıldığını. Erkekliğimi içinde nasıl kavradığını ve bırakmadığını. 

Eylül yığılmış bir halde Alice' e bakıyordu elleri onun tenindeydi. Kadınlığından akan suları patlama noktasına gelen sıvılarımı harekete geçirmiş ve içini bir çiçeğin tohumlarıyla doldurup üstüne yığılıp kaldım. 

Tatlı bir ölümü yaşıyorduk şu sırılsıklam bedenlerimizle ve doğacağımız anı beklerken birbirimize bakıyorduk. Bu kutsal ayin son buluyordu bu bakışma ve bütünleşen bedenlerle.