25 Haziran 2018 Pazartesi

Her Yeni Gün Yeni Bir Doğum

Gece ruh halimi anlatmıştım. Ne kadar boktan bir ruh hali içinde olduğumu. Delirme noktasına geldiğimi. Ama sabahına çok farklı uyandım.

O ruh halinin etkileri az da olsa devam ediyor. Buna rağmen uyandığımda daha da güçlü uyandım. Bir süreci tamamlamışçasına uyandım. 

Sonra demin baktım bando yeni şarkı yüklemiş. Onu dinledim. Keyfim daha bir yerine geldi. Gün de sanki ruh halim gibi güneşler saçıyor. 

Bu arada bazı tavsiyeler de vermem gerek. Hayatınızda sevgi daha çok yer edinsin. Paylaşın o sevgiyi. Gösterin sevginizi. Gösterin tutkunuzu. Üşengeçlik asla yapmayın. Zamanı neden boşa geçirmek isteyeseniz ki. Her anınızı daha güzel yaşayın.

Birazdan Kadıköy' e doğru yürüyeceğim. Güzel bir yürüyüş güzel bir hava alma olacak benim için. İnsanların arasına karışacağım. 

Dipnot: Güzel günler yakın.

Delirmek

Gecenin bir yarısı uyanıp yazı yazmadım uzun zamandır. Son dönemde hiç. Bu yazıyı yazmaya neden olan şey ise bir haftaya yakın zamandır içimden söküp atamadığım beni delirtmeye yakın olan düşünceler.

Bir anda girdiler aklıma ve zihnimi kemirip duruyorlar. Korkularımı uyandırdılar. Tek bildiğim bu. Ve günlerdir içimde kötü hisler, zihnimde beni yiyip bitiren düşüncelerle delirme noktasına geldim.

Bunları yazarken bile hala devam ediyor bu durum. Nasıl kurtulacağımı hiç bilmiyorum. Daha önce benzer durumlar yaşayıp aşsam da bu onlardan daha ileride bir yerde. 

Uyuyup sabah uyandıktan sonra bile dinleneceğime daha yorgun halde uyanıyorum. Beni boğan bir his. Şaka değil, bazı anlar öyle şiddetli hale geliyor ki nefes bile zor aldırıyor. 

İyi değilim, sadece bundan emin olsbiliyorum. İyi hissetmiyorum, ne zaman geçer, geçer mi bilmiyorum. Yorgun düştüm.

15 Haziran 2018 Cuma

Gecenin Koynunda Açan Çiçeğin Kokusu

Sancılı doğumun son safhası. Gecenin koynunda olacağım, geceyi koynuma alacağım zamanın içindeyim. 

İsmini benim koyduğum ve bu ismin anlamını ruhunda taşıdığına emin olduğum bir kadına aşığım. Bu aşkın içinde çokça nefret, çokça kızgınlık, çokça öfke, çokça aşk, çokça sevgi, çokça arzulama, çokça tutku var. 

Aşka dair her şeyi, düşüncelerimi, ne demek olduğunu kavramama neden olan bir kadın bahsettiğim. Onun aşkı, sevgiyi tattığını, yaşadığını düşünmüyorum. Onun gözlerindeki bakıştan ona dair her şeyi hissederim. Daha önce aşık mıyım değil miyim diye sorardım ama emin olduğum nadir duygulardan biri ona hissettiğim aşk. Fakat bu aşkın nasıl bir şey olduğunu insanlar anlayamaz. Onların gördükleri ve yaşadıklarından çok farklı bir his.


Bu son safhanın içindeyken olanlardan biri de önemliydi. Tanrıça üzerimdeki hükmünü yitirdi. Karakterim dominant bir yapıya evrildi. Ben öze dönüş olarak nitelendiriyorum yaşadığımı aslında. 

Bir diğer noktada gözlerime bakıldığında insanların göreceği görüntüde olan bir farklılık. Gözlerimde, içimde uykuda olan vahşi hayvanın artık uyanmış olduğunu görecekler. Özgüvenimi kazandığımı, kendimi sevdigimi söylememe gerek yok zaten.

Hala devam eden bir sürecin içindeyim. Her ne kadar böylesine gelişimler olsa da. Ufak tefek detaylar bu süreçte yine gelişim ve değişim gösterecek. 

Benliğim artık tamamen kendi yapısını oluşturmuş durumda. Yazılarımda bunu daha fazla belli etmeye başlayacağım zaten. 

İçimde kaos olsa da, bunları yazarken gülebiliyorum. Gücümü de olabildiğince topluyorum. Daha yazın bitmesine bu safhanın bitmesine zaman var. Ama görünen bir resim de var artık. Özgürün ellerinden çıkan bir resim. 

Eylül' ün kollarında geceyi koynuma alacağım o an açan bu çiçek tohumlarını gecenin derinlerine bırakıp kokusunu yayacak.

Özgürlüğe Dönen Tekerler

Özgürlüğe nasıl ulaşılır diye geçiriyordum aklımdan. Gözlerimi kapadığımda bunun çok basit olduğunu gördüm. Bir bisiklet özgürlüğüne ulaşmak için yeterli olacak yegane şey.

Bir bisiklet ve yollar. İşte bunlarla istediğin özgürlüğe ulaşabilirsin. Yanına ne alacağın da zevkine kalmış artık. Ben kitap, defter, kalemler bir de çadırla uyku tulumu yeterli olurdu sanırım. Bunları içine koyacağım çantayı ve az kalsın unutuyordum bir şişe şarabı da koymalı.

Tekerler döndükçe rüzgar okşayacak tenini, savuracak saçlarını. Yüzünde bir keyif ifadesi yerini çoktan almış olacak. 

Dereler, tepeler, dağlar, ormanlar hepsi senin olacak. Oturacaksın yorulduğunda ve yaşadığının farkına varacaksın.  

Daha güzeli mi var diye sorarsın. Bu anlardan daha güzeli bunları beraber yaşayacağın, o bisikletin üstünde sana sarılışıyla içini ısıtacak birisinin olması.

12 Haziran 2018 Salı

Akıntıda Sulara Gömülen Korku


Yüzmeyi her gün binlerce kez yaptığımız bir şeye benzetiyorum. Ne olabilir sizce? Muhtemelen onlarca cevap gelecek aklınıza. Basit bir cevap oysa, düşünmek. Zihnin uçsuz derinliklerine dalıyoruz her gün.

Denizin derinliklerine inme arzum var. Fakat ufak bir sorun da var. Yüzme bilmiyorum. Bir korku engel oluyor buna. Nefes alamayacağını düşünmek. Yada boğulma korkusu. İşte bu korku zihni bulanıklaştırıp tatlı arzumu yaşamamı engelliyordu. Zihnen aştım bu korkuyu sadece denizin içine girip orda da kendimi suyun akışına bırakmam kaldı.

Suyun içinde uçma hissini de hissedebilir insan. Kendini özgür bırakıp suyun akışıyla savrulmak hoş geliyor bana. Yüzerken belki bir deniz kızıyla karşılaşıp denizin derinliklerine doğru bırakırız kendimizi.


7 Haziran 2018 Perşembe

Enerji Yansıması

Kendinize bir bakın ne kadar olumlusunuz yaşama yada insanlara karşı. Ne kadar olumlu bakarsanız, düşünceleriniz, davranışlarınız olursa çevrenize de o kadar pozitif enerji yayarsınız. 

Enerji kavramını küçümsemeyin. İnsanlar çevresine sürekli enerji yayar. Olumlu yada olumsuz bazen farkında bile olmaz. Ama çevresinde olanlar bunu hisseder ve yaklaşımları da bu hislerine göre olur.

Bu yüzden kendinizi sevin derim önce. Bir insanı sevmeden önce kendinizi sevin. Bunun olumlu enerjisi çevrenize de yayılacaktır. Arınabildiğiniz kadar arının olumsuz düşüncelerinizden ruh halinizden.

  Olumsuz ruh halleri, durumlar, düşünceler de olacaktır. Yaşamın içindeyken bunları da tadacağız. Önemli olan korkmamamız. Bunları aşabilceğimizi bilmemiz. 

Kendi içinizdeki o enerjiyi kendinize ve çevrenize yansıtın. Güzel ışıklar saçın. Ve parlayın.

Kapı Aralığı 8 ( Final)

İkisi konuşurken ben onlara bakar vir halde dalmışım. Bana bakıp gülerek seslendiklerinde kendime gelebildim. Bir süre o duruma gülüştük. Ama yine bakıyordum ikisine ne kadar farklı karakteleri var aslında ama ne kadar da uyumlular diye düşünüyordum. Sahi onları ne kadar tanıyordum ben bir an kafamın içinden bir ses hiç olarak yanıtladı. 

Bu düşüncelerle onlara bakarken Eylül Alice' i elinden tutmuş banyoya doğru götürüyordu. Bana da sen bekle diye söyleniyordu. Onlar giderken ben bir sigara daha yakmış şişeden bir yudum daha almış bir halde düşünüyordum. Sarhoş gibiydim ama bu içtiğimden mi yoksa düşüncelerimden mi bilmiyordum. Ve banyodan sesleri gelince oraya doğru yöneldim.

Kapı arasından baktığımda birbirlerini götürdüklerini görüyordum. Kapıya yaslanıp izlemeye başladım. Öpüşüyorlar, sularının kaynaklarını birbirlerine sürtüyorlar ve elleri baştan aşağı birbirini okşuyordu. Benim orda olduğumun farkında bile değillerdi. Kendilerini bedenlerinin tutkulu düşlerine bırakmış bir haldeydiler. Daha önce bu hallerini görmemiştim. Tuhaf bir tebessümle izliyordum. Ne tepki vereceğimi ne hissedeceğimi bilmeden.

Yanlarına doğru yürüdüm. Göz ucuyla ikisi de bakıyordu bana ama bedenleri dudakları biribirlerinden ayrılmıyordu. Ellerimle ikisinin de kalçalarını avuçladım. Orta iki parmağım deliklerine baskı uygulamış ve derinden hissetmişlerdi. Bir anlık o ah sesinden bu anlaşılıyordu. Su altındaki ıslak bedenleri de harikaydı. İkisinin de içlerini doldurmak ellerimle o güzel bedenlerini parçalamak ve dudaklarında o yorgun tatmin ifadesini görmek istedim.

Üçümüz birbirimize bakıyorduk. Duşun altından çıkardım ikisini de ve odaya doğru götürdüm. Alice' i arkasından kendime doğru çekip sertliğimi kalçasına dayadım. Tüm kıvrımlarını hissettiğinden eminim. Teni hala ateş gibiydi. Boynunu emerken parmaklarımla dişiliğinin dış dudaklarını okşuyordum.

Eylül ise karşımızda elini kasıklarının arasına atmış sulanmış kadınlığını okşuyor parmaklarını sokup çıkarıyordu. Dudaklarını ısırmış halde bu kızıştırıcı  görüntüyü izliyordu. Yanıma gelip sertleşmiş penisimi eline aldı daha fazla duramayıp. Alice de ne yapacağını merak ediyordu. Ve önce ağzına alıp güzelce ıslattıktan sonra eliyle Alice' in kadınlığına soktu. Sokarken dudakları Alice' i sakinleştiriyordu. Ve dudakları çekilince Alice' in kadınlığında gidip gelmeye başladım. Ellerimle bedenini sıkıca kavradıktan sonra. Bir süre içinde gidip geldim. Ve Eylül' e yerimi sen doldur diyip penisimi o daracık kalçasına yönlendirdim.

Usulca giriyordum içine her bir sertliğimi hissettirerek. Eylül ise başını çoktan gömmüştü onun kadınlığına. Aramızda kıvranıyordu Alice. Bedeni titrer halde kesik kesik nefeslerle inliyordu. İçinde durdum, Eylül yalarken onun saçlarını okşuyordum. Ellerim saçlarına gelince kafasını kaldirip baktı. Alice yerden sırılsıklam olmuş nefesi kesik halde kıvranıyor. Ben ise Eylül' e bakıp gülüyorum.

Eylül' e işaret edip Alice' i yatağa yatırdık aramızda. Alice ise kasılmış bedeniyle bizi izliyordu. Eylül' ü diz çöktürüp yatakta bacakları açılmış bir halde yatan Alice' in bacak arasına getirdim. Eylül Alice' e önce kadınlığını yalattı sonra ise memelerini. Eylül' ün zevkten kızıştığını görebiliyordum. Ateş parçası gibiydi şu an. 

Ve dudakları Alice' in sularının kaynağına geldiğinde aç ve susamışçasına o kaynağa saldırıyordu. Eylül' ün arkasına geçip onunla tek vücut olacak halde sarılıp kasıklarımı onun ıslak ve sıcak yuvasına vuruyordum. Hareketlerimin bir ritmi var gibiydi gidip gelirken. Gittikçe artan bir müzik gibi onun içindeki sertliğim ve içini dolduruşum, onun inlemeleri de artıyordu. 

Alice' e baktığımda nefes alışını gördüm ve Eylül' ün dudaklarına doğru baktım. Bedeni gevşemiş rahatlamış bir şekilde yayılmıştı yatağa Alice' in. Bunu görünce Eylül' ü Alice' in yanına doğru çektim. Ve bacaklarındaki son gücü gördüm. İçindeyken nasıl kasıldığını. Erkekliğimi içinde nasıl kavradığını ve bırakmadığını. 

Eylül yığılmış bir halde Alice' e bakıyordu elleri onun tenindeydi. Kadınlığından akan suları patlama noktasına gelen sıvılarımı harekete geçirmiş ve içini bir çiçeğin tohumlarıyla doldurup üstüne yığılıp kaldım. 

Tatlı bir ölümü yaşıyorduk şu sırılsıklam bedenlerimizle ve doğacağımız anı beklerken birbirimize bakıyorduk. Bu kutsal ayin son buluyordu bu bakışma ve bütünleşen bedenlerle. 

Kapı Aralığı 7

Tenimi kavuran bir sıcak hissediyordum ikisinin arasında. Alice' in arkamda ne yapabileceğini bilmiyordum. Böyle belli olmayan yanları vardı. Biraz deliydi sanki ama şu sn bulunduğumuz yerde hangimiz o deliliği paylaşmıyorduk ki. 

Eylül' ün elleri tanımak istercesine sertleşmiş erkekliğimde geziniyordu. İkisinin meme uçları bedenimi delip geçerek birbirlerini okşamak ister gibi yaslanıyordu. Eylül elini pantalonumun üstünden çekip yavaşça içeri soktuğunda erkekliğim ellerine ulaşmak istercesine ona doğru gidiyordu. Ve elleriyle kavuştuğunda Eylül' ün dudaklarında açlık dolu bir tebessüm belirmişti.

Elleri kökünden kavrayarak sıkıca okşuyordu. Ne kadar zorlandığımı nefesimin kesilmesinden anlayabiliyordu. Arkamda ise Alice' in gülüşünü duyuyordum. Bu çaresizliğim ikisini de memnun etmiş gibi görünüyordu. Bir an ikisinin dudakları birleşip öpüşmeye başladığında ise bedenim aralarında ezilmişti. Bedenlerinin tüm varlığını ezberlerdiğim bir andı.

Dudakları ayrıldığında Eylül' ün elleri pantalonumdan çıkmıştı. Alice' e döndüm o an. Önce dudaklarının tadına baktım. Sıcacık dudakları vardı. Sonra yaramaz bir tebessümle ellimi taytının içine soktum. Bu bölgesini ilk defa hissediyordum. Parmaklarım kadınlığına ulaştığında ne kadar ıslsndığını hissediyordum. Teninden daha sıcaktı tatlı sularının olduğu yer.

Usulca okşuyordum parmağımı içine sokmadan o sularını kasıklarına, kasıklarından bacaklarının iç taraflarına kadar ulaştırıyordum. Hafif kasılmalar yaşasa da ayakta rahatlıkla duruyordu. Eylül ise pantalonumu çözüyordu arkamdan sarılmış bir halde ve ayaklarıma düştüğünde eğilip kendi elleriyle çıkarıyordu.

Ayağa kalkıp arkamdan tekrar sarıldığında özgürlüğüne kavuşmuş sertliğimi avuçlarının arasına alıp okşamaya devam ediyordu. Kasıklarımda ağrılar başlamak üzereydi öylesine elleriyle sıkıca sarıp okşuyordu ki. Hayal edilemeyecek bir andı iki genç güzelin arasında olmak.

Ellerimi kadınlığından çekiyordum Alice' in ve Eylül' e dur diyordum. alice' in kalçalarını saran taytı iki taraftan tutup indiriyordum. İndirirken ise dudaklarımın yakınına güzel kokular sunan ve lezzetli sularıyla ıslanmış kadınlığı geliyordu. O an başımı dayamak istesem de tayttan kurtarmak istiyordum önce. Ve tayti bacaklarından çekip çıkardım.

Karşımda ilk defa böylesine çırılçıplak haliyle duruyordu. Memelerinin uçları mermi gibi bir halde kadınlığı ise sularını bacaklarına bulaştırmış bir haldeydi. Eylül arkamdan Alice için tam bir fıstık diyordu. Güldüm. Tam o an Eylül önüme geçmiş Alice' in meme uçlarını ağzında eritmek istiyordu ve başarıyordu.

Fakat Alice' e eğilirken unuttuğu şey kalçalarının pijamasından harika göründüğüydü. Eminim şu an kendisine baksa avuçlamıştı kalçalarını. O memeleri sömürürken ben de pijamasını sertçe aşağıya indirdim. Bir an şaşırıp baksa da ayaklarından kendi çıkartmıştı. O memeleri sömürürken ben de onun daracık mabedini dil darbelerimle dövüyordum. 

Hassas bir noktasıydı bu, bacaklarının titrediğini görebiliyordum. Alice' in durumu da farklı değildi. Eylül' ün dudakları onu kendinden geçirmişti. Gözleri kapalı halde Eylül' ü okşuyordu. Nefes nefese kaldığımız an zor da olsa kendimize gelip ayağa kalktık. Birer sigara yakıp konuşmaya başladık.

5 Haziran 2018 Salı

İkinci Perdenin Kapanışı: Tenini Okşayan Rüzgarlar

Sert bir kapanış belki de bir fırtına bekliyordum bu perde kapanırken. Oysa perdedeki sahneler fırtınadan daha sert bir havada geçmişti. Kapanırken ise tenini okşayan tatlı bir melodi sunan rüzgarlarla kapandı.

Son perdeye giriyorum artik. Son perde sahnelenecek. Son perdenin ismi sancılı doğumun en güzel ismi olacak. Yarın duyuracağım bunu. Yüzümde bir tebessümle giriyorum son perdeye. Tebessümün içinde ise senin zihnindekinden daha beter bir kaos var.

Son perde ile ilgili bazı şeyler söyleyeyim. Son perde tamamen benim karakterim gibi. Kaos gibi. Görüp görebileceğiniz en aykırı, en deli insan olabilirim. Fakat kendime insan yerine varlık diyorum. Bu daha iyi tanımlıyor. Yada isimlerim var onlar da iyi tanımlar beni.

Son perdede tehlikeli bir hava var. Her şeyi özgür bırakacağım. Zihnimde ruhumda kalan son duvarları da ellerimle parçalayacağım. Ama işte tam burda tehlike başlıyor. Her şey derken kontrolümü de özgür bırakacağım. 

Eylül' e dair olacak olan şeyler de var. Muhtemelen ise bu olacak olanları benden başka bilen olmayacak olana kadar.

Son perde açıldı ve çiçeğin de açmaya başladığı döneme giriş yapıldı. Dediğim gibi kaos dönemi, tehlikeli bir dönem ve bilinci oluşturma dönemim olacak. Ve gücümün ortaya çıkacağı.

Ve bu zamanı narsist bir gülümseme ve kahkahalarla karşılıyorum.

3 Haziran 2018 Pazar

Kapı Aralığı 6

Alice sadece izlemekle kalmamış bütün geceyi kayıt altına da almış. Ve şimdi Eylül ile beraber oturmuş onları seyrediyordu. Eylül' ün altında pijaması üstünde ise meme uçlarını belli eden ama rahat bir tişört Alice ise ufak kalçalarını sımsıkı saran bir tayt üstünde ise Eylül' ün giydiği gibi bir tişört vardı.

Nefes alışlarının değişik olduğunu bu kapı aralığından bile anlıyordum. Birbirlerini o yatağa yatırmak istiyorlardı. Bundan emindim. Eylül dudaklarını Alice' in boynuna getirip tatlı dudaklarını ona sunuyordu. Alice ise o anları izlerken bir yandan da boynunda gezinen sıcak dudakları hissedince eli Eylül' ün tişörtünün üstünden memelerine gitti. Onları kavrayıp sıkınca Eylül de gülüp dudaklarını bu sefer Alice' in ıslak dudaklarına sunuyordu. 

Arzularını şehvetlerini birbirine sunuyordu bu iki genç kız. Dudaklarından sadece ıslaklıklar değil birbirlerine olan ateşleri de bir dudaktan diğerine akıyordu. Kimseyle paylaşmadıklarını da paylaşıyorlardı.

Elleri birbirlerinin tişörtlerini çıkarmakla meşgul oluyordu. Ve onlardan kurtulduklarında iki bembeyaz ten karşımda birbirine sürtünüyordu. Ikisinin de memeleri avucları dolduracak ağız sulandıran türden ve şu an memelerinin uçları dimdik bir halde birbirlerine bakıyorlardı. 

Ikisini bu halde bırakıp sessiz bir şekilde salona geçtim. Şarap şişesini piyanonun kenarına koydum. Nota kağıtlarını önüme koydum. Önümdeki sertliği ise saklama gereği duymuyordum. 

Sadece biraz bekledim başlamak için. Onların iniltilerini o edepsiz hallerinin yükselmesini. Ve bunu duyduğum an bastım piyanonun tuşlarına. 

Geldiğimi fark etmeyen iki edepsiz güzel şu an toparlanıp geleceklerdi biliyorum. Yüzümde iki yaramaz çocuğu yakalamış ve onlara gülen bir tebessüm vardı. Adımlarını duyunca sesi yükselttim. Karşıma geçtiler. İkisinin de saçları dağınık yüzlerinde yakalanmanın verdiği utangaç ama tatlı bir tebessüm ve sonrasında gülüşme.

Bedenlerinin ne kadar tahrik olduğunu hala görebiliyordum. Memelerinin uçları gözlerimin önüne serili haldeydi. Eylül şarap şişesini alıp önce Alice' e uzattı o içince yanıma gelip dudaklarımı ıslak parmaklarıyla araladıktan sonra şarabı içirdi. 

Parmaklarımın tadı nasıl diye sordu fısıltıyla. Gözleriyle camdan dışarı bakan Alice'i işaret ederek. Eylül' ün parmaklarının neden ıslak olduğunu anlıyordum. Nefis diye yanıtladım. Eylül yanımdan Alice' in yanına gidip arkasından bir bütün olurcasına kalçasına yapışıp dışarı bakıyordu. 

Fısıltılarla konuşuyordu ikisi. Bedenleri ise ufak kıvılcımlar çıkartırcasına sürtünüyordu. Onları izlerken ne kadar sertleştiğimi fark etmemiştim. Bir yandan da piyano tuşlarına basmaya devam ediyordum. Çaldığım müzik onların aşkla dokunuşlarının dans müziği oluyordu.

Eylül' ün dolgun kalçaları, bacakları o kadar nefis görünüyordu ki büyük bir açlık hissediyordum. Eylül harika bedeninin kendi de farkındaydı ve sakınmıyordu bedenini. Hangi erkek şu an onun arkasından sarılıp o dolgun kalçalarını yumuşacık memelerini avuçlamak istemezdi.


Yerimden kalkıp şarap şişesini elime aldım. Birkaç yudum alırken Alice yüzünü Eylül' e doğru döndü. Bir an bakışlarını izlediler birbirlerinin. Önce Alice Eylül' ün memelerini özgür bıraktı sonra ise Eylül Alice' in. 

Elleri piyano tuşlarına basar gibi birbirlerini okşuyordu. Öylesine bir ahenkleri vardı. Yanlarına gelip şişeyi uzattim ikisi de yudumlarını alıp dudaklarına bulaştırdılar. Dudaklarından şarap suları taze bedenlerinin ateşini dindirmeye akıyordu.

Yudumlardan sonra ikisinin de elleri tişörtümü çıkarmak istiyordu ve başarıyordu. Aralarına çektiler. Eylül ıslak elleriyle sırtımı Alice' in yumuşak olduğunu hissettiğim memelerine doğru yasladı. Sonra ise kendi yumuşacık lezzetli memelerini de göğsüme yasladı.

Gecenin karanlığı, gökyüzü ve tüm şehvetli hisler bizi izliyordu. Üstleri çıplak ve birbirine yaslanmış bu üç bedeni. Sanki körpe bedenlerine kabul törenimdi.

Kapı Aralığı 5

Gün ışığı içeri girip uyandırdığında dağınık ve terden sırılsıklam olmuş yatakta uyanmıştım. Aklım gece olanları sorguluyor gibiydi. Yatağa baktığımda ise bu sorgu hemen cevabını buluyordu.

Kalkıp banyoya girdim. Kendime gelmek için duşun altında biraz durdum. Banyodan çıktığım sıra telefonumda aramaların olduğunu ve sonra da bir mesajın olduğunu gördüm. Arayanın kim olduğunu tahmin etmem zor olmadı. Eylül aramalara cevap alamayınca mesaj atmıştı.

Mesajı açtığımda ise yüzümde ufak çaplı bir şok etkisi yaratan o fotoğrafı gördüm. Sonra ise yazıyı okudum. Alice' i karşılamaya gittim bir iki saate geleceğiz sen de bir yere gitme diyordu. Fotoğrafta ise gitinme kabininde Alice' in arkasında Eylül ve Eylül' ün ellerinin Alice' in taytının içinde olduğu bir fotoğraftı. Suratlarında ise gece yaşananlardan güç alan yaramaz bir sırıtma vardı.

Giyinme kabininde olanların bununla kalmadığını tahmin etsem de daha fazlasını alamayacaktım. Üstümü giyindikten sonra dışarı çıktım. Evime uğrayıp bazı nota kağıtlarını aldım. Sonra da evden çıktım. Eylül' ün evine gidip bekleyebilirdim aslında ama bunu yapmak istemedim. Biraz dolaşmak ve hava almak istedim. Tabi, unutmadan bir şişe şarabı da aldım yine. Yanına başka şeyler daha alsam mı diye düşünürken aklıma Eylül'e bunun yeteceğini düşündüren şeyler geldi. Dışarıdayken Eylül' ü aradım dışarıda olduğumu akşama doğru geleceğimi söyledim. Biz de daha yeni geçiyoruz eve diye cevap verdi. Arkada ise Alice rahat durmuyor Eylül' ün kalçasına indirdiği şaplak sesi bana kadar geliyordu. Eylül her ne kadar Alice diye bağırsa da sonrasında gülüşme sesleri geliyordu.

Alacaklarımı aldıktan sonra Eylül' ün evine geçmeye karar verdim. Gidene kadar ise elimdeki birayı bitiriyordum. Kapının önüne geldiğimde zili çalacakken aklıma Eylül' ün verdiği yedek anahtar geldi. Onunla kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde kenarda Alice' in çantasını ve ikisinin ayakkabılarını gördüm.

Duyduğum sesler ise Eylül' ün odasında olduklarını gosteriyordu. Benim geldiğimi fark edemeyecek kadar neyle meşgul olduklarını merak ediyordum. Kapının aralığına geldiğimde ise bunun ne olduğunu görüp gülümsedim.



30 Mayıs 2018 Çarşamba

Kapı Aralığı 4

Kadınlığına bulanmış parmaklarımla Eylül' ün boynunda gezdiriyordum ellerimi. Narin bir boynu var Eylül' ün. Okşaması bir çiçeğe dokunur gibi. Ellerim ise bir deli yönü taşır. O narin boynu sıkıca kavrıyor. Eylül' ün nefesleri en derinden geliyor artık. Kesik kesik nefesler. Ellerimi gevşetirken yumuşacık dudaklarını okşamayı ihmal etmiyorum.

Alice ise bu anları kendine dokunmadan derin nefes alışlarıyla izliyordu. Eylül, açlığını görüyor musun diye fısıldadı. Evet ne kadar da aç görünüyordu. Ve susamış. Bedeninin alev gibi olduğunu ve kasıldığını, içinde defalarca orgazmı yaşadığını söyleyebilirim. 

Eylül' ü Alice' e doğru çevirip penisimi bacak arasından kadınlığına sürtüp git gel yapıyordum. Eylül kendini bacak arasındaki sertliğin zevkine kaptırmışken Alice' in orospular diyişini duyduk. Üçümüz de güldük o an. Haklıydı, acı çektiriyor gibiydik ona bu hallerimizle.

Bacak arasından sürtmeye devam ederken parmağımı o daracık mabedinin üzerinde gezdiriyordum. Kasıklarımın şiddetini arkasında hissettiği yetmiyormuş gibi şimdi bir de parmaklar çıkmıştı. Titriyordu. Parmağımı bu saklı dar mabedine sokarken derinden iniltiler çıkarıyordu. Parmağımı koklamak istedim. Kadınlığı gibi mabedi de o sarhoş edici kokuya sahipti. 

Alice ise kendibi bize kaptırmıştı. Bacaklarını yine kendine çekmiş ve aralamış. Parmakları ise sularını taze kadınlığının altına ufacık kara deliğine götürüyordu. Parmaklarıyla hafif giriş çıkışlar yapsa da ah ah sesleri kulağımızda yankılanıyordu. 

Eylül mabedinde parmaklarım girip çıkmasına bacak arasında penisim kadınlığını okşuyor olmasına rağmen kısık gözlerle Alice' e bakıyordu. Bu iki ateşli genç bedenin bakışlarında bir şeyler gizli kalıyor hep. Birbirilerinin o kapı aralıklarından bakıyor izliyorlar.

Odada yankılanan nefes alışlar daha derinden ve kesik kesik hale gelmişti. Alice' in bacak arasından süzülen suları ve göğsünün iniş kalkışı göründü ilk sonra ise Eylül' ün bacak arasından akan yaşam suyu bedeninin koynumda kasılışı ve sonra gevşeyişi göründü. Son olarak ise Eylül' ü kasıklarıma yapıştırıp bacak arasından penisimden fışkıran yaşam sıvılarımı izledik. 


Ayakta zor duruyordum. Eylül ise benden de zor duruyordu ayakta bitmiş haldeydi ama hem Alice hem de Eylül' de rahatlamanın tebessümleri vardı. Toparlayana kadar yatakta birbirimize yaslandık, Alice izlerken. 

Ve Alice o an yarın geliyorum ama nasıl kalkacağım bu geceden sonra bilmiyorum diye gülerken Eylül ile birbirimize baktık. Terden sırılsıklam olmuş bedenlerimize ve kokularımızın sindiği odaya baktık. Ve o kapı aralığına baktık. Sabahın nelere gebe olacağına baktık.

Birbirlerinin yaşam sularına bulanmış çırılçıplak üç ruh kendilerini bedenlerinin sıcacık kollarına bıraktılar geceninin karanlığında.




Kapı Aralığı 3

Terden sırılsıklam olan bedenlerimizi fark ediyorduk üçümüzde. Eylül elindeki penisimi ustaca kökten başa doğru sıvazlıyordu. Zevk sularımdan, Eylül' ün tatlı sularından ıslanmış penisim parıltısıyla Alice' in dikkatini çekmişti. Dudakları aralanmış kesik kesik nefes aldığını görüyordum. Eylül göz ucuyla takip ediyordu ve daha sert daha yavaş bir halde sıvazlıyor, parmaklarını aşağıya sarkan iki topuma kadar indiriyordu. 

Alice gözleri baygın baygın baksa da dikkatle izliyordu bizi özellikle Eylül' ün hareketlerini. Eylül kendi bedenini de izliyordu aynadan. Tenine her dokunuşumu aynadan izliyordu. Eylül kendi bedenini arzulayan kendi bedenine aşık bir kız. İmkanı olsa sevişirdi diyemem. Biliyorum ki düşlerinde kendiyle sevişiyor ve parmakları da onun düşsel orgazmına yardım ediyordu. Ama bedenine sadece kendi aşık değildi. Onu izleyen odadaki iki gözden bunu anlayabiliyordu.

Alice' e baktığımda bacaklarını iyice aralamış ve kendine doğru çekmiş bir halde oturuyordu. Kadınlığını ilk defa görüyordum. Tüyleri yeni alınmış, zevk sularıyla sulanmış ve okşamaktan hafif kızarmış bir kadınlığı vardı. Eylül ve Alice' in körpe bedenleri bu tazecik halleri ruhumu ve bedenimi gençleştiriyordu. Gençlik iksirimdiler sanki.

Eylül' ün kulağına Alice' e bak diye fısıldadım sadece. Eylül göz ucuyla baktığında açlıkla bizi izleyen Alice' i gördü. Başını hafifçe çevirip dudaklarını diliyle parlattıktan sonra dil hareketleriyle ve finalde dudağını hafifçe ısırarak Alice' e baktı. Alice ise keyfini yerine getiren bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Eylül elini penisimden çekmiş geriye doğru uzatarak başımı tutmuştu. Ben ise daveti anlamış boynuna büyülü dokunuşları dudaklarımla yapıyordum. Elimi kadınlığına atıp yaşam pınarından akan sularını parmaklarımla toplayıp bedenine sürüyordum. Eylül' ü en güzel kokularla süslüyordum. Kendi kokusuyla. Baş döndürücü güzellikte bir koku.

Alice ise ses çıkarmadan bizi izliyordu. Onu daha önce böyle sessiz dururken görmemiştim. Büyülenmiş gibi bizi izliyordu. Sanki konuşsa her şeyi berbat edecekmiş gibi hissettiğine eminim. Yine de elleri o kadar sessiz değildi. Büyümüş, dikleşmiş meme uçlarını okşuyordu. Memeleri avucuma sığacak kadardı kendi avuçlarından ise taşıyordu. Eylül' ün o memelerin tadına baktığından eminim kendisindeki gibi öyle güzel memeleri kaçırmaz. Şimdi bile göz ucuyla o memeleri izlemekten kendibi alamıyordu.

Eylül' ün yaşam pınarından aldığım suları bedeninden sonra dudaklarına götürüyordum. Kendi tadını öyle iştahlı emiyordu ki parmaklarım ağzının içinde kayboluyordu. O kaybolduğu an parmaklarımı çıkartmıyordum. Dilimle yumuşacık dudaklarını yalıyordum. Alice ise o anları izlerken dudaklarıyla Eylül' ün ağzına giren parmaklarımı emiyor gibi taklidini yapıyordu. Eylül görünce tebessüm etmeden geçemedi. Canı çekmişti Eylül bunu çok iyi biliyordu. 

Parmaklarımı Eylül' ün sıcacık yuvasına doğru kaydırıyordum. Parmaklarımın yandığını hissettim. Eylül ise içinin böyle güzel dolmasından bir an irkildi. Parmaklarım hareket ettikçe ileri geri, Eylül kendini arkaya doğru itiyordu. Kalçaları penisimi sarmalıyordu bunu yapınca da. Dolgun kalçaları tam avuçlamalıktı. Yumuşaklığını penisim etrafında net şekilde hissediyordu. 

Eylül' ü iyice kendime yasladım rahatladığını hissediyordu kendini bana yaslayınca. Tüm vücudu bana yaslanmış kendini bana bırakmıştı. Parmaklarım derinlerine inince bacaklarını kapıyor kendini kasıyordu. Parmağımı tümüyle kalınlığının her santimini içinde hissetmek istiyordu. 



29 Mayıs 2018 Salı

Kapı Aralığı 2

İçeriye yayılan ışığı takip ediyordum. Sonunun nereye çıkacağını çok iyi biliyordum. Eylül pijamalarından kurtulmuş aynanın önündeydi. Hayranlıkla kendi bedenine bakıyordu. Saclarini açmış omuzlarından dökülüyordu. Bembeyaz teninin üzerine serilen güzel bir örtü. Elleriyle memelerini kavrayıp adeta herkesten saklıyordu. Eli kadınlığına doğru kaymaya başlamıştı. Parmaklarıyla ileri geri yapıp okşuyordu. Bazen dayanamayıp parmakları içine girinve parmak uçları üzerine kalkıyor bedeni kasılıyor ve gevşiyordu. 

O an onun için bir hiçlik anıydı. Kimse yoktu o biçimli vücudu diri güzelliği dışında. Bir an baktığımda eli arkasına gitmiş ay gibi parıldayan kalçalarının arasından daracık zevk çukuruna ilerliyordu. Parmaklarının giriş çıkışı onun düşlerini ele veriyordu. Parmakları sanki onu arkasından saran erkeğin penisi gibi girip çıkıyordu. Ellerinden kendi tadına bakmayı da ihmal etmiyordu. 

Bugün olan bu anlar kendimi röntgenci bir sapık gibi hissettiriyordu. Utanmayan bir sapık. Bu saklı gizli anlar sadece senin gördüğün anlar bedenini kavuruyor, kasıklarında ağrılar yaratıyor ve seni azgınlaştırıyor.

Kapının aralığından içeri süzülüp gözlerini kapamış olan Eylül' ün zihnine ve bedenine giriyordum. Elini tuttuğumda gözlerini açıp teslim olurcasına bir ifade sundu. Elini penisime götürüp o sertlikle oynamasına izin verirken şimdi fark ettiğim bir şeyi görüyordum.

Eylül' ü izleyen tek röntgenci ben değilmişim. Yatağının kenarındaki masanın üzerinde ayarlanmış telefonu ve Eylül' ü izlerken ondan farkı olmayan Alice' i görüyordum. Elini önüne atmış dudaklarını ısırır halde Eylül' ü ve birden onun arkasında beliren beni görüyordu.

Üçümüz de tuhaf bir anın içindeydik. Herkes kendi bedenine tapıyor gibiydi. Sanki bir ayin düzenliyorduk. Kimse ses çıkarmıyor ve söz birliği etmişçesine tek kelime etmiyordu.

Duyulan tek şey derin derin alıp verilen nefeslerimiz ve bedenlerimizi saran bu anın heyecanlı huzuru...

Kapı Aralığı 1

Telefonuma gelen mesajdan sonra bir hışımla üstümü giyinip çıktım evden. Eylül' ün yanına geldiğimde telefonla konuştuğunu gördüm. O yüzden olsa gerek bu unutkanlığıma laf etmeyecek gibiydi. Selam söylüyor sana dedi kim diye daha sormadan Alice dedi. Hararetli bir konuşmaları vardı. Konuşma biterken ise öpüyorumlarla bitiyordu ve öpücüklerle.

Laflayarak fotoğrafçıya kadar yürüyüp içeri girdik. Sakindi yine fazla kimse yoktu. Fotoğrafın ne zaman çıkacağını ne kadar tutacağını sorduktan sonra merdivenlerden aşağıya indik Eylül önde ben arkada. Saçları bugün ne kadar güzel olmuş diyordum kendi kendime. Okul kıyafetine benzer bir eteği vardı. Onun altında da siyah külotlu çorabı. Bir ah çektirecek hali vardı.

Aşağıya indikten sonra fotoğrafçı birazdan geleceğim diyip yukarı çıktı. Eylül ise aynanın önünde üstünü düzeltiyor saçlarını topluyordu. Üstüne yapışan dar tişörtü ise kıvrımlarını göz önüne seriyordu. Arkasında durup onun kum saati vücudunu izledim.

Fotoğrafçının daha gelmeyeceğini anlayınca arkasından yaklaşarak elimi eteğinin altına sokup parmaklarımla kasıklarını ve kadınlığını okşuyordum. Dudaklarım ise çoktan boynuna gömülmüş bir halde kendinden geçiriyordu Eylül' ü. Dokunuşlarım onu gevşetmeye kollarımda kendini bırakmasına yetiyordu. Ama ayak seslerini duyunca dudaklarına öpücük kondurup çekildim. Yüzümüzde yaramazlık yapan çocukların gülümsemesi vardı.

Fotoğrafçı gelip fotoğrafı hemen çekti. Ve yukarı çıktı. Eylül de yine üstünü toparlayıp merdivene yöneldi. Ben ise bilerek arkasında kaldım. Ufak bir de aralık bıraktım. Önümde basamakları çıkarken onun hoşuma giden dolgun bacakları baldırlarına kadar bana sunuluyordu. Önümde bunlardan habersiz yürürken arkasında sertleşmiş bir erkek bırakıyordu. Doyumu olmayan bir an gibiydi bu merdiven çıkma anı.

Fotoğrafçıda işlerimiz bitince ne yapalım derken eski evlerin olduğu sokakları gezme fikri geldi aklımıza. Severdik böyle yerleri gezmeyi. Gezerken Eylül kendi zihninde ben kendi zihnimde ne hayaller kurmuş ne düşünceler oluşturmuşuzdur.

Vaktin nasıl geçtiğinin farkında olmadan adımlar atıyorduk. Tam artık evlere gideceğimiz zaman ne yapacaksın eve mi gideceksin diye soruyordu. Eve doğru yürüyeceğimi yolda giderken belki bir şişe şarap alıp içeceğimi söyledim. Gözlerinde oyunbaz bir ifadeyle şarabı alıp bana gitsek daha iyi olmaz mı diyordu. Hem daha öğretecegin şeyler var diyordu.

Iyi olur dedim ve yolda giderken şarap alıp Eylül' ün evine yürüyorduk. Tam kapıdayken aklına gelmişti. Telefonda ne konuştuğunu çabuk unutmuştu. Bugün Alice gelecekti sana söylemeyi unuttum diyordu. Yine tam o an telefonuna mesaj gelmişti. Yarına gelebileceğim diyordu. Eylül' ün yüzündeki mahcup ifade de kayboluyordu.

Eve girdikten sonra üzerini değişmek için odasına gitti. Kapısı aralık kalmış bir halde üstündekileri çıkarıyordu. Tenine hayran oluyordum bembeyazlığına. İçeri vuran ışık ise şu an ounu bir ilahe gibi gösteriyordu.



İçimdeki ilkel insan dürtüleri uyaniyordu böyle görünce. Külotlu çorabını çıkarırken eğilişi unutulmayacak bir görüntü sunuyordu. Ay ışığında bir su birikintisi nasıl parlıyorsa hazinesin suları da öyle parlıyordu.

Onu öylece orda bırakıp şarap şişesini açmaya gittim. Piyanonun başına oturdum. Yanıma geldiğinde fark ettim. İç çamaşırları odasına yayılmıştı. Çoraplarını yerde bırakmayı severdi. Eylül' ün ayakları ve çorapları da bir kıvılcım çıkarmaya yetiyordu beynimde. Onlara dokunuşum bir zafer kazanmış insanın hislerine benzerdi. Bir yandan da hipnoz etkisi altında sakinleştirilmeye benziyor.

Üstündeki pijamalarıyla salonda yerimi hazırlıyordu. Farkında olmadığını bildiğim bir şey de yapıyordu. Yatağımı hazırlarken eğilip kalkması erkekliğimi uyandırıyordu. Diri kalçalarının arasına giren pijaması piyano başındaki bana gözlerime bir güneş doğuşu izlettiriyordu.

Çaldığım müziğin onun zihninde orgazm etkisi yarattığını biliyorum. Bunu bedenindeki her tepkisinden anladığımı ise o bilmiyordu. Müzik bu sefer ikimizi de etki altına almıştı bunu şişenin dibini görünce anladık.

Biraz da onun çalışını dinledim. Ama o çalarken susanlardan değildi. Sadece benim tarif edebildiğim bir ses tonu vardı. Zarif, narin okşayan bir ton. Müzikle sarhoş olmuştuk adeta.

Müzik onun bedenini sarmış okşuyordu. Memelerinden kasıklarına iniyordu. Ve eminim ki ter damlaları onun canını yakıyordu. Ateş damlaları gibi.

Işığı kapatıp odasına giderken ben kapısını gözlüyordum. Beklediğim ışık yayılmıştı...

27 Mayıs 2018 Pazar

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 2

Sabah uyanıldığında Eylül geceden kalma bir yorgunluğa sahipti. Ben ise dolmuş bir bedenle başlıyordum güne. Eylül dağınık saçları yorgun bedeni ve mutlu ifadesiyle yine günü aydınlatıyordu. Ama hava aksine gri bulutlarla kaplanmış bir haldeydi.

Eylül pencerenin önünde sigarasını içerken yağmur başlamıştı. Eylül sanki içindeki yangına yağıyormuşçasına ferahlıyordu. O orda pencerenin önünde dururken bir rüzgar gibi esmeye başlamıştım notalarla. Piyano tuşlarının sesi yükseldikçe Eylül' ün de içindeki azgın nehir taşmak üzere gibi oluyor.

Bunu gördükçe daha sert dokunuyordum. Sigarası bitmiş piyanonun kenarına tuşların üstüne oturmuştu. Bacaklarını araladığında bana sunduğu kadınlığını görüyordum. Beynim durmuş gibi ellerim de durmuştu. Şaşkın şaşkın bakarken o tuşlara dokunuyordu parmak uçlarıyla. 

Bir anda durup üstündeki elbiseyi attığında bembeyaz teni sarhoş etmişti. Ellerimi istiyordu. Ellerini tuttum sardım. Dudaklarını sardığım gibi. Parmaklarım yaşamın kaynağı suların en tatlısına ulaşmıştı. Piyano tuşlarında Eylül' ün ruhunu orgazma ulaştıran notalar şimdi bedeninde parmaklarımdan çıkıyordu. Okşayışlarım sularına karışmışlığım beni bedeninde eritiyordu. En güzel notalar ona dokunuşlardan dökülüyordu. 

Bedenlerimiz hiç dinmeyecek ateşlerle yanıyordu. Terlerimiz bir nehir gibiydi sırılsıklamdık. Bacaklarının arasına bedenimle karışmış bir haldeydim. Sertliğimi tatlı sularının olduğu çiçeğinde hissediyordu. O suları parmaklarımla ikimizin tenine sürüp bulamıştım. Kokularımız tanrıların içkisinden daha kutsaldı tatlarımızda öyle.

Bedenlerimiz birbirinin ritmini bulmuş halde gidip geliyordu. Her şimşek çakışında Eylül daha derinlerine indiğimi hissediyordu. Tam da bunu istiyordu o da. Her seferinde daha derine daha derin arzularına daha derin isteklerine dokunuyor onları okşuyordum.

Patlama noktasına geldiğimizin farkındaydık ikimiz de. Ve bu parçayı beraber tamamlıcaktık. Bedenlerimiz, ruhlarımız birbirine geçmiş bir haldeyken ikimiz de patlıyorduk, taşıyorduk. Kutsal sıvılarımız piyanonun tuşlarına akmıştı. 

Yorgun, rahat, huzurlu bir haldeyken Eylül' ü kucağıma oturtup bedenlerimizin karışmasını tamamlarken sularımızın bulaştığı notalarla eserimizi tamamlıyor ve adını koyuyorduk. Arzuları istekleri bir hale gelmiş bu iki bedenle.

Piyano tuşlarındaki orgazm.

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 1

Telefonum çalıyordu. Masanın başında oturmuş bir yazı yazarken. Elime alıp açtığımda çocuksu bir heyecanla tatlı bir sevinç tonuyla Eylül vardı. Sonunda öğrenmek ve çalmak için heyecanlandığı şeyi, piyanosunu almıştı. Ve bunu içten heyecanıyla bana haber vermek için aramıştı. Keyifli bir ses tonuyla çok sevindiğimi söyledim. 

Bana hatırlatacağı bir şey vardı. Bunu ben de bekliyordum. Öğretmem için bekliyordu beni. Yakın bir zamanda geleceğimi söyleyecek olduğum anda bu akşam gelebilir misin diye sormuştu bile. Onun bu haline dayanabilmek ne mümkündü.

Yazdığım yazıyı bir kenara bırakarak evinin yolunu tutmuştum. Ufak bir evdi oturduğu ama içini o zevkli renkli hayal gücüyle döşemişti. Ve bir o kadar da sadeydi. Zilini çaldığımda kapıyı açmadan önce şöyle bir kendime bakmıştım. Ne kadar değişmiştim kendi özüme dönmüştüm. Eylül bunu çok iyi biliyordu. Çok iyi izlemişti o zamanları.

Aklımda bu düşüncelerle meşgul olurken o kapıyı çoktan açmıştı. Gözlerimi ondan alamadım bir an. Saçlarının özenle hazırlanmış hali sade elbisesi ve siyah zarif külotlu çorabı ile ve tanrılardan çalınmış gülümsemesi ile bana bakıyordu. Daha fazla erimeden yanaklarından öpüp içeri girdim. Elimdeki şarap şişesini de masaya koydum.

İçimde bir volkanın hareketlendiğini bir fırtınanın çıktığını hissediyordum. Elbisesinin içerisindeki o tatlı bedeni beni kendine bağlıyordu. İki sandalye getirip piyanonun başına oturduk. Şarap şişesini açıp ona uzattım. Ilk yudumlarını yanımda ayaktayken alırken parmaklarım tuşlara basmaya başlamıştı. Gözlerinin ellerimde olduğunu hissediyordum. Hayranlık dolu bakışlarla izliyordu. Ellerimi izlerken aklından masum şeylerin geçmediğini de biliyordum.

Bedenini bir ateşin sardığını ve içinde depremlerin olduğunun farkındayım. Notaların çıkardığı zarif narin büyülü ses ruhunu okşuyordu Eylül' ün. Müziğin tenine çarpışı ürkütüyordu. Çünkü her çarpışta biraz daha kasılıyordu bedeni. 

Yanımdaki sandalyeye değil piyanonun kenarına oturmuştu. Bacaklarındaki aralık baldırlarını görmeme yetiyordu. Bedenimin kontrolü bende değildi artık. Pantalonumdan belli olan sertliğim bu tutkulu dansı şehvetli bir hale getiriyordu. 


Bu gece burda kal diyordu hem muzip hem de büyülü bakışlarıyla beraber. Tuşlara basışım yavaşlamış ve durmuştu. Çaldığım her anı dikkatlice izlemişti. Bana salonda güzel bir yer hazırlamış onu gösterip odasına geçti. İçimdeki yaramaz ve röntgenci sapık onun odasına götürdü beni.

Elbisesini bir çırpıda çıkarmıştı. Yatağına külotlu çorabıyla uzanmış halinden de rahatsız değildi. Elinin kasıklarına gittiğini görüyordum. Fırçayla resim yapar gibi bir haldeydi. Parmaklarını öyle bir tonda gezdiriyordu. Çorabını elleriyle parçalıyor ve bundan delice zevk aldığını görüyordum.

Ne düşündüğünü tahmin ettiğimi sanarken elini telefonuna atmasıyla o kadar da her şeyi bilmediğimi gösteriyordu bana. Aradığı kişi Alice idi. Eylül' ün tavşanı. Ona olan arzusunu ve ona olan dokunuşlarındaki şehveti çok iyi biliyordum. Şimdi ise telefonda onunla konuşuyor ve kendini seviyordu. Bedeni titriyor ifadesi masumluğa ama bir yandan da zevk denizinde yüzüyormuşçasına bir ifadeye bürünüyordu.

Telefonla konuşmaya devam ederken parmakları notaların yükselmesi gibi şiddetini arttırıyordu. Sadece Eylül bu halde değildi. Onunla bu anı bu hissi Eylül ile bir bütün haldeymişçesine yaşayan bir de Alice vardı. Iki kadının birbirine karışmış ve beraber yüzdükleri bu zevk denizi inlemelerle son buluyordu ve sadece nefes alışverişleri utangaç bir rahatlama gülümsemesi onları gecenin koynuna alıyordu.



22 Mayıs 2018 Salı

Piyano Tuşlarındaki Orgazm (Ön Söz)

Müzikle ilgili yazmak isterken detaylara inmiş olarak buldum kendimi. 

Piyano sesini ilk ne zaman duyduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla bir çizgi filmde duymuştum. Duyduğum anda da çocuk halimi etkilemişti. Daha sonrasında büyüdükçe farklı sanatçılardan, müzisyenlerden farklı eserler dinledim.

Derin bir hüzün hissettiğim eserler oldu. Dudakta tatlı tebessüm bıraktıran eserler de dinledim. Öfkemi körükleyen de oldu, her tuş basılışında gevşeyip sakinleştiren de. Her hissi en derinden hissettim. Ve ruhumda bedenimde yaşadım.

Piyano eserlerinde büyülü bir yan vardır. O eserler çalındığında o eseri yazan ve çalan insanın o tuşlara basarken neler hissettiğini siz dinlerken yaşıyorsunuz. Ve ben dinlerken bazen bir yolda yürüyor oluyorum bazen bir ormanın içinde rüzgarı dinliyorum bazen bir kadını izliyor bazen o kadınla sevişiyorum.

Piyano tuşları hangi hissi veriyor olursa olsun beden onu ruha taşıyor ve sonra ruhtan taşıyor. Ve piyanonun tuşları bedeni okşayan bir çift el haline geliyor. Yükselen ritmi ve sertliği ise orgazma götürüyor.


Görülebilenler

Her gün karşılaştığımız denk geldigimiz yada tanıdığımız samimi olduğumuz insanlardan ne kadarının tamamını görebiliyorsunuz ?

Tamamını kısmını biraz açmam gerekli tabi. Yani o insanların gördüğünüz karakteri dışında o fikir edindiğiniz özellikleri dışında nelerini görebiliyorsunuz diye sormak isterim size.

Çok fazla gördüğümüz şey olmaz. Eğer aradaki bağ farklı türden özel ve yakın değilse. Insanlar hakkında belli fikirler üretiriz ve hep o fikirler etrafında var olur o insan. Bunun arkası ise aklımıza gelmez bile. İnsanların benim hakkımdaki fikirlerini anlatmam yardımcı olacaktır size.

Sakin olduğumu,
Neşeli ve eğlenceli olduğumu,
Şair ruhlu olduğumu,
Duygusal olduğumu,
Duygusal olmadığımı,
Gıcık olduğumu,
Iyi bir insan ve arkadaş olduğumu,
Sadist olduğumu,
Gavat olduğumu,
Deli olduğumu,
Sapık olduğumu,
Iyi bir baba olma görüntüsünde olduğumu,
Kıskanç olduğumu,
Kıskanç olmadığımı,
Dominant bir karaktere sahip olduğumu,
Söylemiş olsam da en çok deliliğimi söyleyenler oldu. Hatırlayamadığım onlarca şey daha.

İnsanlar hakkımda bu kadar farklı şeyler düşündüler ama arkasındakine bırakmadılar. Oysa ben sadece özgür, rüzgar ve ve geceydim. Ve bu üç isme sığan her şey.




17 Mart 2018 Cumartesi

Sonbaharda Açan Çiçekler 2



Bir süre sakince oturduk arkadaşlarımızla sohbet ederek oyunlar onyarak sonra yavaştan gitmeye başladılar. En son Eylül ve bir arkadaşı kalmıştı beraber çıkacaklarını düşünüyordum ama Eylül arkadaşına çıkmasını kendisinin birazdan çıkacağını söyleyip lavaboya gitti.

Arkadaşı da aşağıya inmişti ben Eylülün çıkmasını bekliyordum. Eylül lavabodan çıkıp kapının önüne geldiğinde ayakkabısını giymek için eğildiğinde ok yaydan çıkmıştı artık. Eylülü kolundan tutup kapıya sertçe yaslayıp bedenimi de üzerine yükledim.

Kurtulmaya çalışıyordu ama bedenimin her yeriyle uyguladığı baskıdan kurtulamayacağının farkındaydı. Arkadaşına telefon edip ona gitmesini söylemesini istedim ve telefonunu verdim. Arayıp söyledi. Sonrasında ise vahşi bir dişi kurt gibi saldırmaya başladı ne yaptığımı sorgulayarak.

Vurmaya çalışıyor küfürler ediyordu. Yine bir boğuşmaya girişiyorduk. Eylül elimi ısıtmaya tokat atmaya çalışırken ben saçlarından yakalamaya çalışıyordum ve en sonunda saçından yakalayıp kendime çektim bileklerinden de tutarak.

Dudağından ısırıp kana susamışlığımı dindirmeye çalışıyordum. Kanının tadı da başka yerlerinin tadı gibi nefis diye düşünüyordum. Rahat durmuyordu ama ve bacağıyla dengemi bozup yere düşürdü bizi. Ve bildigin yuvarlanmaya başladık bir o bir ben üste çıkıyorduk.

İkimizi de kızdırmış ve alevlendirmişti bu hal. Islandığının farkındaydım o ise sertliğimi pantalonumun üstünden bile hissedebiliyordu bir an nefes nefese kalınca onu üstümden alıp yüz üstü yere uzattım. Pantalomu ve kemerimi çözdükten sonra onun taytını da aşağı indirdim.

Zaten sertleşmiş olan penisimi Eylülün kalçalarının arasından içeri bir anda ittirdim. Benim de canım yanmış olsa da bu giriş anı ikimizin de bilincini yitirmesine neden oldu. Çığlıkları elimde patlamıştı ve bir an elim gevşediğinde elimi de ısırmış ve kanatmıştı. Kanımın tadı ise dudaklarındaydı.

Bir elimle ellerini kavrayıp diğeriyle boğazını sıkmış bir halde arka deliğinin tadını çıkarıyordum. Penisimin damarlarını her bir sinir hücresinde hissediyordu. Başının şişip inmesini de ve arkasındaki bu hayvanın gücünü de.

 İçinden çıkıp ellerimi çektim üzerinden ıslanmış bedenlerimiz parıldar bir halde izliyorduk birbirimizi. Ve benim üzerime çıkıp ıslanmış sıcaklığını ağzıma dayadı kurtulmama imkan yoktu. Sularını içercesine yalıyor ve emiyordum.

Eylül ise nefessiz bırakmak istercesine daha da bastırıyordu kendini bir an kendini kaybedip serbest bırakınca kendini kucağıma çektim. Hırlaya hırlaya adeta bedenlerimizi birbirine yapıştırmıştık. Eylülün kalçaları ve boğazının çevresi benim ise bedenimin her yeri kızarmıştı.

Eylülün boşaldığını ve gevşemeye başladığını hissettiğim anda ise omuzlarından tutup penisime bastırdım ve tohumlarımı içine bıraktım.

Bedenlerimizi keşfettiğiz bu an içimizdeki vahşi hayvanın çıktığı bu andan sonra Eylülün dudaklarından dökülen cümleler ise her şeyi özetliyordu.

Ve sonbaharda bir tohum büyüyüp güzel çiçeklerini kendini ilk defa koklayanın yanında açıyordu.


Sonbaharda Açan Çiçekler 1



Yorucu ve zorlu ayların ardından özgün bir hale gelmis, güçlenmiş zihnim ve nerdeyse en güçlü haline ulaşmış bedenimle geçiyordu yaz. Üniversitenin ve derslerin başlama zamanları gelmişti artık.

Üniversite günleri geçerken sınıftan ve okuldan arkadaşlarla evde buluşmuş oturuyorduk. Geyiğinden ciddisine kadar herkes birbiriyle konuşuyor bir yandan da biraları içiyorduk. Eylül ile tartışıyorduk yine bir konu üzerinde.

Eylül ile olan tartışmalarımız hep olan bir şey olduğundan arkadaşların pek dikkatini çekmiyordu. Eylül ile olan tartışmalarımız boş olmaz hep birbirimize bir şeyler katan türden olmuştur ve gerek gezerken gerekse de sohbet ederken tuhaf bir etkileşim olur aramızda ama bu seferkinin farklı olduğu kesin gibiydi. Ve Eylül o zorlu yorucu ayların da en yakın tanığıydı.

Tartışmamız iyice ateşli bir hale gelmiş ve fiziksel temaslarda başlamıştı. Farklı yöne çeken benim hareketim oluyordu. Eylülün bileğinden tutmuş biraz bağrışıyorduk. Elini kurtarmak için beni itmeye çalışıyordu ve güçlü bir yapısı olduğunu biliyordum. 

Bir an iterken dengemi kaybedip yere düşünce o da üstüme çıkıp bileğini öyle tutmamın intikamını almaya çalışıyordu. Birbirimizin bileğini tutmaya çalışırken biraz boğuşuyorduk ama boğuşurken olanlar ikimizin de bakışlarını değiştirmişti.

Boğuşurken altına giydiği taytından kalçalarını hissedebiliyordum ve boğuşurken penisime sürtünmesi iyice sertleştirtirmişti o da bunu hissediyordu ve hissettikçe daha da bastırıyordu.

Arkadaşlarımız bizi izlerken şaşırmışlardı ilk defa onların yanında bu hale gelmiştik. Nefes nefese kalınca boğuşmayı bıraktık Eylülün yüzünde ise zafer kazanmış bir hal vardı.

Bakışlarımızda ise bir ateşin yandığının işaretleri vardı...



9 Ocak 2018 Salı

Teslimiyet Ve Aidiyetin İlk Anları -5

                                   

Dükkanları, mağazaları geziyoruz alacağımız şeyler için. Güzel şeyler olmasına rağmen aklımda olanları bulamadığım için bir süre daha geziyoruz. En sonunda bir mağazada sana alacağım çorapları, jartiyeri görüyorum ve yüzümdeki tebessümden bunu fark ediyorsun. File çorap, birkaç farklı desende ince siyah çoraplar ve bir de jartiyer seçip sana denemen için veriyorum. Kabini kapatan ise sadece bir perde var hafif bir aralık bırakıyorum. Heyecan içinde deniyorsun, daha önce denemediğin şeylerden yalnızca biriydi bu. Hepsini deneyip bana gösterdikten sonra jartiyeri giymek üzereyken 

" onu şimdi denemeni istemiyorum" diyorum. 

Yüzünde şaşkınlıkla jartiyeri çorapları bana verip giyindikten sonra kabinden çıkıyorsun. Sonra da birkaç güzel elbise alıp alışverişi bitiriyoruz. Gözüme bir kafe çarpıyor güzel bir yer gibi geliyor aklımdaki şeyler için. Kafenin içinde oturanlar ise daha çok liseye giden kızlar ve erkekler o yuzden rahat bir ortam denilebilir diye düşünüyorum. Masaya karşılıklı olarak oturuyoruz. Birer içecek ve yemek söylüyoruz. Bu sırada konuşmaya devam ediyoruz ve sen kendini anlatmaya devam ediyorsun. Annen arıyor bu sırada telefonu açıp konuşmaya başlıyorsun ve tabi benimle olduğunu bilmiyor. Sen konuşurken ayağımı ayakkabıdan çıkarıp ayak bileğini okşuyorum yüzüme yapma dercesine baksan da ayağımı sürterek yukarıya çıkarıyorum. Elini engellemek istercesine elimin üzerine koyuyorsun ama parmaklarım külodunun üzerine geldi bile ve külodunun üzerinden amına baskı uygulamaya başlıyorum. Aldığın zevk yaşadığın utancı bastırıyor. Annenle konuşurken bir yandan zevk içinde kalıyorsun. Kelimeler ağzında kayboluyor ve telefon kapanıyor. Zevki yaşayacağını düşünürken ayağımı çekiyorum.

Elinden oyuncağı alınmış cocuk gibi somurtuyorsun ta ki ellerim dudaklarını okşayana kadar. İçinde ne yaşarsan yaşa dokunuşlarım seni etkisiz kılıyor. Yemek boyunca sadece konuşuyoruz ve masalardaki gençleri izliyoruz. Bazılarının üzerinde üniformaları dahi var. Yine de ufak dokunuşlarla hazları tatmaya çalışıyorlar. Bu ufak detaydan sonra yemegimiz bitiyor ve kalkıyoruz.

Seni eve gönderme zamanı geliyor artık o yüzden senin çantana koyduğum bir şeyi çıkarmanın vakti geliyor o yüzden bir parkta ağaçların arasına götürüyorum seni. Bir vibratör çıkarıyorum çantanı elime alıp ve bunu amına yerleştirmeni istiyorum. Sen yerleştirdikten sonra kumandasına basıp çalıştırıyorum bacakların kasilmanım işaretlerini gösteriyor ve 

" ne yapacağım bunu " diyorsun

Seni otobüse bindirdiğimde çalıştırmaya başlayacağını ve inene kadar çalıştırmanı söylüyorum. Karşı çıkacak gibi olduğunda önce kalçana sert bir şaplak atıyorum vebir hafta mastürbasyon da yapmamanı söylüyorum.  

Parktan çıkıp otobüs durağına yürüyoruz otobüsün gelirken sarılmak istiyorsun ve ufak bir sarılmadan sonra otobüs geliyor ve otobüse bindiriyorum seni. Ve bindiğinde dediğimi yaptığını görüyorum yüz ifadelerinden.


Devam edecek...

7 Ocak 2018 Pazar

Teslimiyet Ve Aidiyetin Ilk Anları -4




Çekmeceye yönelip neler yapabileceğimi neler yapmak istediğimi düşünüyorum.  Zihnimden onlarca düşünce geçiyor ve senin bağlı olduğun aklıma dank ediyor. Bağlı halde bırakmıştım seni ve ne kadar süredir bu çekmecenin önünde olduğumu bilmiyorum. Elime kağıtlarım ve kalemlerim geliyor. Ve onları alıp yanına dönüyorum. Nerede kaldığımı merak edercesine bakıyorsun içeri girdiğim andan beri. Karşındaki koltuğa geçip oturuyorum ve kağıda uyman gereken yasakları, yapman gereken şeyleri ve araştırman gerekenleri bir bir yazıyorum ve yerimden kalkıp çantanın yanına gidiyorum. Çantanı açıp içine koyuyorum kağıdı ve sana dönüp eve gittiğinde dikkatlice oku bunları diyorum be başını sallıyorsun. 

Tekrar karşına geçip oturuyorum, ipler tenini iyice sıkmış bu gözüme çarpıyor. Kalkıp çözüyorum ipleri yavas yavaş. Çözerken de gozlerinle süzüyorsun beni. İpleri çözerken fark ediyorum ki beyaz teninde güzel izler bırakmış. Ellerimle o izleri okşuyorum ve okşarken tebessüm ediyorsun. Dokunuşum acının izlerini mutluluk izlerine çeviriyor ve hafif bir tebessümle yüzüne bakıyorum okşarken. Ayağa kalkıp koltuğa geçiyorum sana da tam karşıma oturmanı söylüyorum. Ve konuşmaya başlıyorum.

Seninle bir süredir tanışıyoruz ve birbirimiz hakkında pek çok şey biliyoruz. Fakat senden daha fazla şey anlatmanı istiyorum kendine dair, kendinde var olan şeyleri keşfettikçe daha fazla anlatmanı istiyorum. Kağıtta yazilanlara en ufak itiraz olmadan uyucaksın. Bulunduğun her ortamda güçlü karakterini ortaya koyacaksın benim kızım böyle olucak. Sana bir isim de veriyorum, e. Nerede olursak olalım sana bu isimle seslenicem. Elbette bir hayatın olacak senin ama kontrolünü ben üstlenicem. Dediklerime uymadığında cezalar olacak, ödüllendirilicek şeyler yaptığında ise güzel şeyler seni bekliyor olucak. Ve bu dediklerimi onaylıcağını da biliyorum bunu bakışlarınla o kadar net belli ediyorsun ki. Bir süre ailenle kalmaya devam ediceksin ama sonrasında buraya gelmeni isteyeceğim bir an olacak o an aramızdaki bağın ne kadar güçlü ve sahi olduğunu göreceğimiz an olucak vereceğin kararla. Söyleyeceklerim bitti.

Şimdi seninle biraz dışarı çıkıcaz ve ufak bir alışveriş yapıcaz beraberinde de ufak bir gezinti. Ama çıkmadan önce dudaklarında ufak bir iz için dudağını ısırıyorum ve çok hafif bir kan sızıyor. Dudağımı yalıyorum, kanının tadını seviyorum ve dudağına ufak bir öpücük konduruyorum ve giyinmeni istiyorum. Giyinmeni beklerken duvara yaslanıp izliyorum giyinmeni. Izlenmenin heyecanını duyuyorsun ellerinin hareketinden anlıyorum bunu. Giyinip yanıma geliyorsun, sanki çok istediği şeyi almaya gidecek olan bir çocuk gibi heyecanlı ve mutlusun. Evden çıkarken beline sarılıyorum sen de başını omzuma koyuyorsun. Merak ediyor musun ne yapıcağımızı diye soruyorum yürürken fazlasıyla diyorsun ama çok güzel olacağını tahmin edebiliyorum diyorsun. İplerin izini soruyorum, acıyor ona rağmen düşündüğümde haz veriyor diyorsun. Aklımda dışarıda yapacaklarımızın verdiği bir haz ve dudaklarımda tebessümü var.

Devam edecek...