3 Haziran 2018 Pazar

Kapı Aralığı 6

Alice sadece izlemekle kalmamış bütün geceyi kayıt altına da almış. Ve şimdi Eylül ile beraber oturmuş onları seyrediyordu. Eylül' ün altında pijaması üstünde ise meme uçlarını belli eden ama rahat bir tişört Alice ise ufak kalçalarını sımsıkı saran bir tayt üstünde ise Eylül' ün giydiği gibi bir tişört vardı.

Nefes alışlarının değişik olduğunu bu kapı aralığından bile anlıyordum. Birbirlerini o yatağa yatırmak istiyorlardı. Bundan emindim. Eylül dudaklarını Alice' in boynuna getirip tatlı dudaklarını ona sunuyordu. Alice ise o anları izlerken bir yandan da boynunda gezinen sıcak dudakları hissedince eli Eylül' ün tişörtünün üstünden memelerine gitti. Onları kavrayıp sıkınca Eylül de gülüp dudaklarını bu sefer Alice' in ıslak dudaklarına sunuyordu. 

Arzularını şehvetlerini birbirine sunuyordu bu iki genç kız. Dudaklarından sadece ıslaklıklar değil birbirlerine olan ateşleri de bir dudaktan diğerine akıyordu. Kimseyle paylaşmadıklarını da paylaşıyorlardı.

Elleri birbirlerinin tişörtlerini çıkarmakla meşgul oluyordu. Ve onlardan kurtulduklarında iki bembeyaz ten karşımda birbirine sürtünüyordu. Ikisinin de memeleri avucları dolduracak ağız sulandıran türden ve şu an memelerinin uçları dimdik bir halde birbirlerine bakıyorlardı. 

Ikisini bu halde bırakıp sessiz bir şekilde salona geçtim. Şarap şişesini piyanonun kenarına koydum. Nota kağıtlarını önüme koydum. Önümdeki sertliği ise saklama gereği duymuyordum. 

Sadece biraz bekledim başlamak için. Onların iniltilerini o edepsiz hallerinin yükselmesini. Ve bunu duyduğum an bastım piyanonun tuşlarına. 

Geldiğimi fark etmeyen iki edepsiz güzel şu an toparlanıp geleceklerdi biliyorum. Yüzümde iki yaramaz çocuğu yakalamış ve onlara gülen bir tebessüm vardı. Adımlarını duyunca sesi yükselttim. Karşıma geçtiler. İkisinin de saçları dağınık yüzlerinde yakalanmanın verdiği utangaç ama tatlı bir tebessüm ve sonrasında gülüşme.

Bedenlerinin ne kadar tahrik olduğunu hala görebiliyordum. Memelerinin uçları gözlerimin önüne serili haldeydi. Eylül şarap şişesini alıp önce Alice' e uzattı o içince yanıma gelip dudaklarımı ıslak parmaklarıyla araladıktan sonra şarabı içirdi. 

Parmaklarımın tadı nasıl diye sordu fısıltıyla. Gözleriyle camdan dışarı bakan Alice'i işaret ederek. Eylül' ün parmaklarının neden ıslak olduğunu anlıyordum. Nefis diye yanıtladım. Eylül yanımdan Alice' in yanına gidip arkasından bir bütün olurcasına kalçasına yapışıp dışarı bakıyordu. 

Fısıltılarla konuşuyordu ikisi. Bedenleri ise ufak kıvılcımlar çıkartırcasına sürtünüyordu. Onları izlerken ne kadar sertleştiğimi fark etmemiştim. Bir yandan da piyano tuşlarına basmaya devam ediyordum. Çaldığım müzik onların aşkla dokunuşlarının dans müziği oluyordu.

Eylül' ün dolgun kalçaları, bacakları o kadar nefis görünüyordu ki büyük bir açlık hissediyordum. Eylül harika bedeninin kendi de farkındaydı ve sakınmıyordu bedenini. Hangi erkek şu an onun arkasından sarılıp o dolgun kalçalarını yumuşacık memelerini avuçlamak istemezdi.


Yerimden kalkıp şarap şişesini elime aldım. Birkaç yudum alırken Alice yüzünü Eylül' e doğru döndü. Bir an bakışlarını izlediler birbirlerinin. Önce Alice Eylül' ün memelerini özgür bıraktı sonra ise Eylül Alice' in. 

Elleri piyano tuşlarına basar gibi birbirlerini okşuyordu. Öylesine bir ahenkleri vardı. Yanlarına gelip şişeyi uzattim ikisi de yudumlarını alıp dudaklarına bulaştırdılar. Dudaklarından şarap suları taze bedenlerinin ateşini dindirmeye akıyordu.

Yudumlardan sonra ikisinin de elleri tişörtümü çıkarmak istiyordu ve başarıyordu. Aralarına çektiler. Eylül ıslak elleriyle sırtımı Alice' in yumuşak olduğunu hissettiğim memelerine doğru yasladı. Sonra ise kendi yumuşacık lezzetli memelerini de göğsüme yasladı.

Gecenin karanlığı, gökyüzü ve tüm şehvetli hisler bizi izliyordu. Üstleri çıplak ve birbirine yaslanmış bu üç bedeni. Sanki körpe bedenlerine kabul törenimdi.

Kapı Aralığı 5

Gün ışığı içeri girip uyandırdığında dağınık ve terden sırılsıklam olmuş yatakta uyanmıştım. Aklım gece olanları sorguluyor gibiydi. Yatağa baktığımda ise bu sorgu hemen cevabını buluyordu.

Kalkıp banyoya girdim. Kendime gelmek için duşun altında biraz durdum. Banyodan çıktığım sıra telefonumda aramaların olduğunu ve sonra da bir mesajın olduğunu gördüm. Arayanın kim olduğunu tahmin etmem zor olmadı. Eylül aramalara cevap alamayınca mesaj atmıştı.

Mesajı açtığımda ise yüzümde ufak çaplı bir şok etkisi yaratan o fotoğrafı gördüm. Sonra ise yazıyı okudum. Alice' i karşılamaya gittim bir iki saate geleceğiz sen de bir yere gitme diyordu. Fotoğrafta ise gitinme kabininde Alice' in arkasında Eylül ve Eylül' ün ellerinin Alice' in taytının içinde olduğu bir fotoğraftı. Suratlarında ise gece yaşananlardan güç alan yaramaz bir sırıtma vardı.

Giyinme kabininde olanların bununla kalmadığını tahmin etsem de daha fazlasını alamayacaktım. Üstümü giyindikten sonra dışarı çıktım. Evime uğrayıp bazı nota kağıtlarını aldım. Sonra da evden çıktım. Eylül' ün evine gidip bekleyebilirdim aslında ama bunu yapmak istemedim. Biraz dolaşmak ve hava almak istedim. Tabi, unutmadan bir şişe şarabı da aldım yine. Yanına başka şeyler daha alsam mı diye düşünürken aklıma Eylül'e bunun yeteceğini düşündüren şeyler geldi. Dışarıdayken Eylül' ü aradım dışarıda olduğumu akşama doğru geleceğimi söyledim. Biz de daha yeni geçiyoruz eve diye cevap verdi. Arkada ise Alice rahat durmuyor Eylül' ün kalçasına indirdiği şaplak sesi bana kadar geliyordu. Eylül her ne kadar Alice diye bağırsa da sonrasında gülüşme sesleri geliyordu.

Alacaklarımı aldıktan sonra Eylül' ün evine geçmeye karar verdim. Gidene kadar ise elimdeki birayı bitiriyordum. Kapının önüne geldiğimde zili çalacakken aklıma Eylül' ün verdiği yedek anahtar geldi. Onunla kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde kenarda Alice' in çantasını ve ikisinin ayakkabılarını gördüm.

Duyduğum sesler ise Eylül' ün odasında olduklarını gosteriyordu. Benim geldiğimi fark edemeyecek kadar neyle meşgul olduklarını merak ediyordum. Kapının aralığına geldiğimde ise bunun ne olduğunu görüp gülümsedim.



30 Mayıs 2018 Çarşamba

Kapı Aralığı 4

Kadınlığına bulanmış parmaklarımla Eylül' ün boynunda gezdiriyordum ellerimi. Narin bir boynu var Eylül' ün. Okşaması bir çiçeğe dokunur gibi. Ellerim ise bir deli yönü taşır. O narin boynu sıkıca kavrıyor. Eylül' ün nefesleri en derinden geliyor artık. Kesik kesik nefesler. Ellerimi gevşetirken yumuşacık dudaklarını okşamayı ihmal etmiyorum.

Alice ise bu anları kendine dokunmadan derin nefes alışlarıyla izliyordu. Eylül, açlığını görüyor musun diye fısıldadı. Evet ne kadar da aç görünüyordu. Ve susamış. Bedeninin alev gibi olduğunu ve kasıldığını, içinde defalarca orgazmı yaşadığını söyleyebilirim. 

Eylül' ü Alice' e doğru çevirip penisimi bacak arasından kadınlığına sürtüp git gel yapıyordum. Eylül kendini bacak arasındaki sertliğin zevkine kaptırmışken Alice' in orospular diyişini duyduk. Üçümüz de güldük o an. Haklıydı, acı çektiriyor gibiydik ona bu hallerimizle.

Bacak arasından sürtmeye devam ederken parmağımı o daracık mabedinin üzerinde gezdiriyordum. Kasıklarımın şiddetini arkasında hissettiği yetmiyormuş gibi şimdi bir de parmaklar çıkmıştı. Titriyordu. Parmağımı bu saklı dar mabedine sokarken derinden iniltiler çıkarıyordu. Parmağımı koklamak istedim. Kadınlığı gibi mabedi de o sarhoş edici kokuya sahipti. 

Alice ise kendibi bize kaptırmıştı. Bacaklarını yine kendine çekmiş ve aralamış. Parmakları ise sularını taze kadınlığının altına ufacık kara deliğine götürüyordu. Parmaklarıyla hafif giriş çıkışlar yapsa da ah ah sesleri kulağımızda yankılanıyordu. 

Eylül mabedinde parmaklarım girip çıkmasına bacak arasında penisim kadınlığını okşuyor olmasına rağmen kısık gözlerle Alice' e bakıyordu. Bu iki ateşli genç bedenin bakışlarında bir şeyler gizli kalıyor hep. Birbirilerinin o kapı aralıklarından bakıyor izliyorlar.

Odada yankılanan nefes alışlar daha derinden ve kesik kesik hale gelmişti. Alice' in bacak arasından süzülen suları ve göğsünün iniş kalkışı göründü ilk sonra ise Eylül' ün bacak arasından akan yaşam suyu bedeninin koynumda kasılışı ve sonra gevşeyişi göründü. Son olarak ise Eylül' ü kasıklarıma yapıştırıp bacak arasından penisimden fışkıran yaşam sıvılarımı izledik. 


Ayakta zor duruyordum. Eylül ise benden de zor duruyordu ayakta bitmiş haldeydi ama hem Alice hem de Eylül' de rahatlamanın tebessümleri vardı. Toparlayana kadar yatakta birbirimize yaslandık, Alice izlerken. 

Ve Alice o an yarın geliyorum ama nasıl kalkacağım bu geceden sonra bilmiyorum diye gülerken Eylül ile birbirimize baktık. Terden sırılsıklam olmuş bedenlerimize ve kokularımızın sindiği odaya baktık. Ve o kapı aralığına baktık. Sabahın nelere gebe olacağına baktık.

Birbirlerinin yaşam sularına bulanmış çırılçıplak üç ruh kendilerini bedenlerinin sıcacık kollarına bıraktılar geceninin karanlığında.




Kapı Aralığı 3

Terden sırılsıklam olan bedenlerimizi fark ediyorduk üçümüzde. Eylül elindeki penisimi ustaca kökten başa doğru sıvazlıyordu. Zevk sularımdan, Eylül' ün tatlı sularından ıslanmış penisim parıltısıyla Alice' in dikkatini çekmişti. Dudakları aralanmış kesik kesik nefes aldığını görüyordum. Eylül göz ucuyla takip ediyordu ve daha sert daha yavaş bir halde sıvazlıyor, parmaklarını aşağıya sarkan iki topuma kadar indiriyordu. 

Alice gözleri baygın baygın baksa da dikkatle izliyordu bizi özellikle Eylül' ün hareketlerini. Eylül kendi bedenini de izliyordu aynadan. Tenine her dokunuşumu aynadan izliyordu. Eylül kendi bedenini arzulayan kendi bedenine aşık bir kız. İmkanı olsa sevişirdi diyemem. Biliyorum ki düşlerinde kendiyle sevişiyor ve parmakları da onun düşsel orgazmına yardım ediyordu. Ama bedenine sadece kendi aşık değildi. Onu izleyen odadaki iki gözden bunu anlayabiliyordu.

Alice' e baktığımda bacaklarını iyice aralamış ve kendine doğru çekmiş bir halde oturuyordu. Kadınlığını ilk defa görüyordum. Tüyleri yeni alınmış, zevk sularıyla sulanmış ve okşamaktan hafif kızarmış bir kadınlığı vardı. Eylül ve Alice' in körpe bedenleri bu tazecik halleri ruhumu ve bedenimi gençleştiriyordu. Gençlik iksirimdiler sanki.

Eylül' ün kulağına Alice' e bak diye fısıldadım sadece. Eylül göz ucuyla baktığında açlıkla bizi izleyen Alice' i gördü. Başını hafifçe çevirip dudaklarını diliyle parlattıktan sonra dil hareketleriyle ve finalde dudağını hafifçe ısırarak Alice' e baktı. Alice ise keyfini yerine getiren bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Eylül elini penisimden çekmiş geriye doğru uzatarak başımı tutmuştu. Ben ise daveti anlamış boynuna büyülü dokunuşları dudaklarımla yapıyordum. Elimi kadınlığına atıp yaşam pınarından akan sularını parmaklarımla toplayıp bedenine sürüyordum. Eylül' ü en güzel kokularla süslüyordum. Kendi kokusuyla. Baş döndürücü güzellikte bir koku.

Alice ise ses çıkarmadan bizi izliyordu. Onu daha önce böyle sessiz dururken görmemiştim. Büyülenmiş gibi bizi izliyordu. Sanki konuşsa her şeyi berbat edecekmiş gibi hissettiğine eminim. Yine de elleri o kadar sessiz değildi. Büyümüş, dikleşmiş meme uçlarını okşuyordu. Memeleri avucuma sığacak kadardı kendi avuçlarından ise taşıyordu. Eylül' ün o memelerin tadına baktığından eminim kendisindeki gibi öyle güzel memeleri kaçırmaz. Şimdi bile göz ucuyla o memeleri izlemekten kendibi alamıyordu.

Eylül' ün yaşam pınarından aldığım suları bedeninden sonra dudaklarına götürüyordum. Kendi tadını öyle iştahlı emiyordu ki parmaklarım ağzının içinde kayboluyordu. O kaybolduğu an parmaklarımı çıkartmıyordum. Dilimle yumuşacık dudaklarını yalıyordum. Alice ise o anları izlerken dudaklarıyla Eylül' ün ağzına giren parmaklarımı emiyor gibi taklidini yapıyordu. Eylül görünce tebessüm etmeden geçemedi. Canı çekmişti Eylül bunu çok iyi biliyordu. 

Parmaklarımı Eylül' ün sıcacık yuvasına doğru kaydırıyordum. Parmaklarımın yandığını hissettim. Eylül ise içinin böyle güzel dolmasından bir an irkildi. Parmaklarım hareket ettikçe ileri geri, Eylül kendini arkaya doğru itiyordu. Kalçaları penisimi sarmalıyordu bunu yapınca da. Dolgun kalçaları tam avuçlamalıktı. Yumuşaklığını penisim etrafında net şekilde hissediyordu. 

Eylül' ü iyice kendime yasladım rahatladığını hissediyordu kendini bana yaslayınca. Tüm vücudu bana yaslanmış kendini bana bırakmıştı. Parmaklarım derinlerine inince bacaklarını kapıyor kendini kasıyordu. Parmağımı tümüyle kalınlığının her santimini içinde hissetmek istiyordu. 



29 Mayıs 2018 Salı

Kapı Aralığı 2

İçeriye yayılan ışığı takip ediyordum. Sonunun nereye çıkacağını çok iyi biliyordum. Eylül pijamalarından kurtulmuş aynanın önündeydi. Hayranlıkla kendi bedenine bakıyordu. Saclarini açmış omuzlarından dökülüyordu. Bembeyaz teninin üzerine serilen güzel bir örtü. Elleriyle memelerini kavrayıp adeta herkesten saklıyordu. Eli kadınlığına doğru kaymaya başlamıştı. Parmaklarıyla ileri geri yapıp okşuyordu. Bazen dayanamayıp parmakları içine girinve parmak uçları üzerine kalkıyor bedeni kasılıyor ve gevşiyordu. 

O an onun için bir hiçlik anıydı. Kimse yoktu o biçimli vücudu diri güzelliği dışında. Bir an baktığımda eli arkasına gitmiş ay gibi parıldayan kalçalarının arasından daracık zevk çukuruna ilerliyordu. Parmaklarının giriş çıkışı onun düşlerini ele veriyordu. Parmakları sanki onu arkasından saran erkeğin penisi gibi girip çıkıyordu. Ellerinden kendi tadına bakmayı da ihmal etmiyordu. 

Bugün olan bu anlar kendimi röntgenci bir sapık gibi hissettiriyordu. Utanmayan bir sapık. Bu saklı gizli anlar sadece senin gördüğün anlar bedenini kavuruyor, kasıklarında ağrılar yaratıyor ve seni azgınlaştırıyor.

Kapının aralığından içeri süzülüp gözlerini kapamış olan Eylül' ün zihnine ve bedenine giriyordum. Elini tuttuğumda gözlerini açıp teslim olurcasına bir ifade sundu. Elini penisime götürüp o sertlikle oynamasına izin verirken şimdi fark ettiğim bir şeyi görüyordum.

Eylül' ü izleyen tek röntgenci ben değilmişim. Yatağının kenarındaki masanın üzerinde ayarlanmış telefonu ve Eylül' ü izlerken ondan farkı olmayan Alice' i görüyordum. Elini önüne atmış dudaklarını ısırır halde Eylül' ü ve birden onun arkasında beliren beni görüyordu.

Üçümüz de tuhaf bir anın içindeydik. Herkes kendi bedenine tapıyor gibiydi. Sanki bir ayin düzenliyorduk. Kimse ses çıkarmıyor ve söz birliği etmişçesine tek kelime etmiyordu.

Duyulan tek şey derin derin alıp verilen nefeslerimiz ve bedenlerimizi saran bu anın heyecanlı huzuru...

Kapı Aralığı 1

Telefonuma gelen mesajdan sonra bir hışımla üstümü giyinip çıktım evden. Eylül' ün yanına geldiğimde telefonla konuştuğunu gördüm. O yüzden olsa gerek bu unutkanlığıma laf etmeyecek gibiydi. Selam söylüyor sana dedi kim diye daha sormadan Alice dedi. Hararetli bir konuşmaları vardı. Konuşma biterken ise öpüyorumlarla bitiyordu ve öpücüklerle.

Laflayarak fotoğrafçıya kadar yürüyüp içeri girdik. Sakindi yine fazla kimse yoktu. Fotoğrafın ne zaman çıkacağını ne kadar tutacağını sorduktan sonra merdivenlerden aşağıya indik Eylül önde ben arkada. Saçları bugün ne kadar güzel olmuş diyordum kendi kendime. Okul kıyafetine benzer bir eteği vardı. Onun altında da siyah külotlu çorabı. Bir ah çektirecek hali vardı.

Aşağıya indikten sonra fotoğrafçı birazdan geleceğim diyip yukarı çıktı. Eylül ise aynanın önünde üstünü düzeltiyor saçlarını topluyordu. Üstüne yapışan dar tişörtü ise kıvrımlarını göz önüne seriyordu. Arkasında durup onun kum saati vücudunu izledim.

Fotoğrafçının daha gelmeyeceğini anlayınca arkasından yaklaşarak elimi eteğinin altına sokup parmaklarımla kasıklarını ve kadınlığını okşuyordum. Dudaklarım ise çoktan boynuna gömülmüş bir halde kendinden geçiriyordu Eylül' ü. Dokunuşlarım onu gevşetmeye kollarımda kendini bırakmasına yetiyordu. Ama ayak seslerini duyunca dudaklarına öpücük kondurup çekildim. Yüzümüzde yaramazlık yapan çocukların gülümsemesi vardı.

Fotoğrafçı gelip fotoğrafı hemen çekti. Ve yukarı çıktı. Eylül de yine üstünü toparlayıp merdivene yöneldi. Ben ise bilerek arkasında kaldım. Ufak bir de aralık bıraktım. Önümde basamakları çıkarken onun hoşuma giden dolgun bacakları baldırlarına kadar bana sunuluyordu. Önümde bunlardan habersiz yürürken arkasında sertleşmiş bir erkek bırakıyordu. Doyumu olmayan bir an gibiydi bu merdiven çıkma anı.

Fotoğrafçıda işlerimiz bitince ne yapalım derken eski evlerin olduğu sokakları gezme fikri geldi aklımıza. Severdik böyle yerleri gezmeyi. Gezerken Eylül kendi zihninde ben kendi zihnimde ne hayaller kurmuş ne düşünceler oluşturmuşuzdur.

Vaktin nasıl geçtiğinin farkında olmadan adımlar atıyorduk. Tam artık evlere gideceğimiz zaman ne yapacaksın eve mi gideceksin diye soruyordu. Eve doğru yürüyeceğimi yolda giderken belki bir şişe şarap alıp içeceğimi söyledim. Gözlerinde oyunbaz bir ifadeyle şarabı alıp bana gitsek daha iyi olmaz mı diyordu. Hem daha öğretecegin şeyler var diyordu.

Iyi olur dedim ve yolda giderken şarap alıp Eylül' ün evine yürüyorduk. Tam kapıdayken aklına gelmişti. Telefonda ne konuştuğunu çabuk unutmuştu. Bugün Alice gelecekti sana söylemeyi unuttum diyordu. Yine tam o an telefonuna mesaj gelmişti. Yarına gelebileceğim diyordu. Eylül' ün yüzündeki mahcup ifade de kayboluyordu.

Eve girdikten sonra üzerini değişmek için odasına gitti. Kapısı aralık kalmış bir halde üstündekileri çıkarıyordu. Tenine hayran oluyordum bembeyazlığına. İçeri vuran ışık ise şu an ounu bir ilahe gibi gösteriyordu.



İçimdeki ilkel insan dürtüleri uyaniyordu böyle görünce. Külotlu çorabını çıkarırken eğilişi unutulmayacak bir görüntü sunuyordu. Ay ışığında bir su birikintisi nasıl parlıyorsa hazinesin suları da öyle parlıyordu.

Onu öylece orda bırakıp şarap şişesini açmaya gittim. Piyanonun başına oturdum. Yanıma geldiğinde fark ettim. İç çamaşırları odasına yayılmıştı. Çoraplarını yerde bırakmayı severdi. Eylül' ün ayakları ve çorapları da bir kıvılcım çıkarmaya yetiyordu beynimde. Onlara dokunuşum bir zafer kazanmış insanın hislerine benzerdi. Bir yandan da hipnoz etkisi altında sakinleştirilmeye benziyor.

Üstündeki pijamalarıyla salonda yerimi hazırlıyordu. Farkında olmadığını bildiğim bir şey de yapıyordu. Yatağımı hazırlarken eğilip kalkması erkekliğimi uyandırıyordu. Diri kalçalarının arasına giren pijaması piyano başındaki bana gözlerime bir güneş doğuşu izlettiriyordu.

Çaldığım müziğin onun zihninde orgazm etkisi yarattığını biliyorum. Bunu bedenindeki her tepkisinden anladığımı ise o bilmiyordu. Müzik bu sefer ikimizi de etki altına almıştı bunu şişenin dibini görünce anladık.

Biraz da onun çalışını dinledim. Ama o çalarken susanlardan değildi. Sadece benim tarif edebildiğim bir ses tonu vardı. Zarif, narin okşayan bir ton. Müzikle sarhoş olmuştuk adeta.

Müzik onun bedenini sarmış okşuyordu. Memelerinden kasıklarına iniyordu. Ve eminim ki ter damlaları onun canını yakıyordu. Ateş damlaları gibi.

Işığı kapatıp odasına giderken ben kapısını gözlüyordum. Beklediğim ışık yayılmıştı...

27 Mayıs 2018 Pazar

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 2

Sabah uyanıldığında Eylül geceden kalma bir yorgunluğa sahipti. Ben ise dolmuş bir bedenle başlıyordum güne. Eylül dağınık saçları yorgun bedeni ve mutlu ifadesiyle yine günü aydınlatıyordu. Ama hava aksine gri bulutlarla kaplanmış bir haldeydi.

Eylül pencerenin önünde sigarasını içerken yağmur başlamıştı. Eylül sanki içindeki yangına yağıyormuşçasına ferahlıyordu. O orda pencerenin önünde dururken bir rüzgar gibi esmeye başlamıştım notalarla. Piyano tuşlarının sesi yükseldikçe Eylül' ün de içindeki azgın nehir taşmak üzere gibi oluyor.

Bunu gördükçe daha sert dokunuyordum. Sigarası bitmiş piyanonun kenarına tuşların üstüne oturmuştu. Bacaklarını araladığında bana sunduğu kadınlığını görüyordum. Beynim durmuş gibi ellerim de durmuştu. Şaşkın şaşkın bakarken o tuşlara dokunuyordu parmak uçlarıyla. 

Bir anda durup üstündeki elbiseyi attığında bembeyaz teni sarhoş etmişti. Ellerimi istiyordu. Ellerini tuttum sardım. Dudaklarını sardığım gibi. Parmaklarım yaşamın kaynağı suların en tatlısına ulaşmıştı. Piyano tuşlarında Eylül' ün ruhunu orgazma ulaştıran notalar şimdi bedeninde parmaklarımdan çıkıyordu. Okşayışlarım sularına karışmışlığım beni bedeninde eritiyordu. En güzel notalar ona dokunuşlardan dökülüyordu. 

Bedenlerimiz hiç dinmeyecek ateşlerle yanıyordu. Terlerimiz bir nehir gibiydi sırılsıklamdık. Bacaklarının arasına bedenimle karışmış bir haldeydim. Sertliğimi tatlı sularının olduğu çiçeğinde hissediyordu. O suları parmaklarımla ikimizin tenine sürüp bulamıştım. Kokularımız tanrıların içkisinden daha kutsaldı tatlarımızda öyle.

Bedenlerimiz birbirinin ritmini bulmuş halde gidip geliyordu. Her şimşek çakışında Eylül daha derinlerine indiğimi hissediyordu. Tam da bunu istiyordu o da. Her seferinde daha derine daha derin arzularına daha derin isteklerine dokunuyor onları okşuyordum.

Patlama noktasına geldiğimizin farkındaydık ikimiz de. Ve bu parçayı beraber tamamlıcaktık. Bedenlerimiz, ruhlarımız birbirine geçmiş bir haldeyken ikimiz de patlıyorduk, taşıyorduk. Kutsal sıvılarımız piyanonun tuşlarına akmıştı. 

Yorgun, rahat, huzurlu bir haldeyken Eylül' ü kucağıma oturtup bedenlerimizin karışmasını tamamlarken sularımızın bulaştığı notalarla eserimizi tamamlıyor ve adını koyuyorduk. Arzuları istekleri bir hale gelmiş bu iki bedenle.

Piyano tuşlarındaki orgazm.