30 Mayıs 2018 Çarşamba

Kapı Aralığı 4

Kadınlığına bulanmış parmaklarımla Eylül' ün boynunda gezdiriyordum ellerimi. Narin bir boynu var Eylül' ün. Okşaması bir çiçeğe dokunur gibi. Ellerim ise bir deli yönü taşır. O narin boynu sıkıca kavrıyor. Eylül' ün nefesleri en derinden geliyor artık. Kesik kesik nefesler. Ellerimi gevşetirken yumuşacık dudaklarını okşamayı ihmal etmiyorum.

Alice ise bu anları kendine dokunmadan derin nefes alışlarıyla izliyordu. Eylül, açlığını görüyor musun diye fısıldadı. Evet ne kadar da aç görünüyordu. Ve susamış. Bedeninin alev gibi olduğunu ve kasıldığını, içinde defalarca orgazmı yaşadığını söyleyebilirim. 

Eylül' ü Alice' e doğru çevirip penisimi bacak arasından kadınlığına sürtüp git gel yapıyordum. Eylül kendini bacak arasındaki sertliğin zevkine kaptırmışken Alice' in orospular diyişini duyduk. Üçümüz de güldük o an. Haklıydı, acı çektiriyor gibiydik ona bu hallerimizle.

Bacak arasından sürtmeye devam ederken parmağımı o daracık mabedinin üzerinde gezdiriyordum. Kasıklarımın şiddetini arkasında hissettiği yetmiyormuş gibi şimdi bir de parmaklar çıkmıştı. Titriyordu. Parmağımı bu saklı dar mabedine sokarken derinden iniltiler çıkarıyordu. Parmağımı koklamak istedim. Kadınlığı gibi mabedi de o sarhoş edici kokuya sahipti. 

Alice ise kendibi bize kaptırmıştı. Bacaklarını yine kendine çekmiş ve aralamış. Parmakları ise sularını taze kadınlığının altına ufacık kara deliğine götürüyordu. Parmaklarıyla hafif giriş çıkışlar yapsa da ah ah sesleri kulağımızda yankılanıyordu. 

Eylül mabedinde parmaklarım girip çıkmasına bacak arasında penisim kadınlığını okşuyor olmasına rağmen kısık gözlerle Alice' e bakıyordu. Bu iki ateşli genç bedenin bakışlarında bir şeyler gizli kalıyor hep. Birbirilerinin o kapı aralıklarından bakıyor izliyorlar.

Odada yankılanan nefes alışlar daha derinden ve kesik kesik hale gelmişti. Alice' in bacak arasından süzülen suları ve göğsünün iniş kalkışı göründü ilk sonra ise Eylül' ün bacak arasından akan yaşam suyu bedeninin koynumda kasılışı ve sonra gevşeyişi göründü. Son olarak ise Eylül' ü kasıklarıma yapıştırıp bacak arasından penisimden fışkıran yaşam sıvılarımı izledik. 


Ayakta zor duruyordum. Eylül ise benden de zor duruyordu ayakta bitmiş haldeydi ama hem Alice hem de Eylül' de rahatlamanın tebessümleri vardı. Toparlayana kadar yatakta birbirimize yaslandık, Alice izlerken. 

Ve Alice o an yarın geliyorum ama nasıl kalkacağım bu geceden sonra bilmiyorum diye gülerken Eylül ile birbirimize baktık. Terden sırılsıklam olmuş bedenlerimize ve kokularımızın sindiği odaya baktık. Ve o kapı aralığına baktık. Sabahın nelere gebe olacağına baktık.

Birbirlerinin yaşam sularına bulanmış çırılçıplak üç ruh kendilerini bedenlerinin sıcacık kollarına bıraktılar geceninin karanlığında.




Kapı Aralığı 3

Terden sırılsıklam olan bedenlerimizi fark ediyorduk üçümüzde. Eylül elindeki penisimi ustaca kökten başa doğru sıvazlıyordu. Zevk sularımdan, Eylül' ün tatlı sularından ıslanmış penisim parıltısıyla Alice' in dikkatini çekmişti. Dudakları aralanmış kesik kesik nefes aldığını görüyordum. Eylül göz ucuyla takip ediyordu ve daha sert daha yavaş bir halde sıvazlıyor, parmaklarını aşağıya sarkan iki topuma kadar indiriyordu. 

Alice gözleri baygın baygın baksa da dikkatle izliyordu bizi özellikle Eylül' ün hareketlerini. Eylül kendi bedenini de izliyordu aynadan. Tenine her dokunuşumu aynadan izliyordu. Eylül kendi bedenini arzulayan kendi bedenine aşık bir kız. İmkanı olsa sevişirdi diyemem. Biliyorum ki düşlerinde kendiyle sevişiyor ve parmakları da onun düşsel orgazmına yardım ediyordu. Ama bedenine sadece kendi aşık değildi. Onu izleyen odadaki iki gözden bunu anlayabiliyordu.

Alice' e baktığımda bacaklarını iyice aralamış ve kendine doğru çekmiş bir halde oturuyordu. Kadınlığını ilk defa görüyordum. Tüyleri yeni alınmış, zevk sularıyla sulanmış ve okşamaktan hafif kızarmış bir kadınlığı vardı. Eylül ve Alice' in körpe bedenleri bu tazecik halleri ruhumu ve bedenimi gençleştiriyordu. Gençlik iksirimdiler sanki.

Eylül' ün kulağına Alice' e bak diye fısıldadım sadece. Eylül göz ucuyla baktığında açlıkla bizi izleyen Alice' i gördü. Başını hafifçe çevirip dudaklarını diliyle parlattıktan sonra dil hareketleriyle ve finalde dudağını hafifçe ısırarak Alice' e baktı. Alice ise keyfini yerine getiren bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Eylül elini penisimden çekmiş geriye doğru uzatarak başımı tutmuştu. Ben ise daveti anlamış boynuna büyülü dokunuşları dudaklarımla yapıyordum. Elimi kadınlığına atıp yaşam pınarından akan sularını parmaklarımla toplayıp bedenine sürüyordum. Eylül' ü en güzel kokularla süslüyordum. Kendi kokusuyla. Baş döndürücü güzellikte bir koku.

Alice ise ses çıkarmadan bizi izliyordu. Onu daha önce böyle sessiz dururken görmemiştim. Büyülenmiş gibi bizi izliyordu. Sanki konuşsa her şeyi berbat edecekmiş gibi hissettiğine eminim. Yine de elleri o kadar sessiz değildi. Büyümüş, dikleşmiş meme uçlarını okşuyordu. Memeleri avucuma sığacak kadardı kendi avuçlarından ise taşıyordu. Eylül' ün o memelerin tadına baktığından eminim kendisindeki gibi öyle güzel memeleri kaçırmaz. Şimdi bile göz ucuyla o memeleri izlemekten kendibi alamıyordu.

Eylül' ün yaşam pınarından aldığım suları bedeninden sonra dudaklarına götürüyordum. Kendi tadını öyle iştahlı emiyordu ki parmaklarım ağzının içinde kayboluyordu. O kaybolduğu an parmaklarımı çıkartmıyordum. Dilimle yumuşacık dudaklarını yalıyordum. Alice ise o anları izlerken dudaklarıyla Eylül' ün ağzına giren parmaklarımı emiyor gibi taklidini yapıyordu. Eylül görünce tebessüm etmeden geçemedi. Canı çekmişti Eylül bunu çok iyi biliyordu. 

Parmaklarımı Eylül' ün sıcacık yuvasına doğru kaydırıyordum. Parmaklarımın yandığını hissettim. Eylül ise içinin böyle güzel dolmasından bir an irkildi. Parmaklarım hareket ettikçe ileri geri, Eylül kendini arkaya doğru itiyordu. Kalçaları penisimi sarmalıyordu bunu yapınca da. Dolgun kalçaları tam avuçlamalıktı. Yumuşaklığını penisim etrafında net şekilde hissediyordu. 

Eylül' ü iyice kendime yasladım rahatladığını hissediyordu kendini bana yaslayınca. Tüm vücudu bana yaslanmış kendini bana bırakmıştı. Parmaklarım derinlerine inince bacaklarını kapıyor kendini kasıyordu. Parmağımı tümüyle kalınlığının her santimini içinde hissetmek istiyordu. 



29 Mayıs 2018 Salı

Kapı Aralığı 2

İçeriye yayılan ışığı takip ediyordum. Sonunun nereye çıkacağını çok iyi biliyordum. Eylül pijamalarından kurtulmuş aynanın önündeydi. Hayranlıkla kendi bedenine bakıyordu. Saclarini açmış omuzlarından dökülüyordu. Bembeyaz teninin üzerine serilen güzel bir örtü. Elleriyle memelerini kavrayıp adeta herkesten saklıyordu. Eli kadınlığına doğru kaymaya başlamıştı. Parmaklarıyla ileri geri yapıp okşuyordu. Bazen dayanamayıp parmakları içine girinve parmak uçları üzerine kalkıyor bedeni kasılıyor ve gevşiyordu. 

O an onun için bir hiçlik anıydı. Kimse yoktu o biçimli vücudu diri güzelliği dışında. Bir an baktığımda eli arkasına gitmiş ay gibi parıldayan kalçalarının arasından daracık zevk çukuruna ilerliyordu. Parmaklarının giriş çıkışı onun düşlerini ele veriyordu. Parmakları sanki onu arkasından saran erkeğin penisi gibi girip çıkıyordu. Ellerinden kendi tadına bakmayı da ihmal etmiyordu. 

Bugün olan bu anlar kendimi röntgenci bir sapık gibi hissettiriyordu. Utanmayan bir sapık. Bu saklı gizli anlar sadece senin gördüğün anlar bedenini kavuruyor, kasıklarında ağrılar yaratıyor ve seni azgınlaştırıyor.

Kapının aralığından içeri süzülüp gözlerini kapamış olan Eylül' ün zihnine ve bedenine giriyordum. Elini tuttuğumda gözlerini açıp teslim olurcasına bir ifade sundu. Elini penisime götürüp o sertlikle oynamasına izin verirken şimdi fark ettiğim bir şeyi görüyordum.

Eylül' ü izleyen tek röntgenci ben değilmişim. Yatağının kenarındaki masanın üzerinde ayarlanmış telefonu ve Eylül' ü izlerken ondan farkı olmayan Alice' i görüyordum. Elini önüne atmış dudaklarını ısırır halde Eylül' ü ve birden onun arkasında beliren beni görüyordu.

Üçümüz de tuhaf bir anın içindeydik. Herkes kendi bedenine tapıyor gibiydi. Sanki bir ayin düzenliyorduk. Kimse ses çıkarmıyor ve söz birliği etmişçesine tek kelime etmiyordu.

Duyulan tek şey derin derin alıp verilen nefeslerimiz ve bedenlerimizi saran bu anın heyecanlı huzuru...

Kapı Aralığı 1

Telefonuma gelen mesajdan sonra bir hışımla üstümü giyinip çıktım evden. Eylül' ün yanına geldiğimde telefonla konuştuğunu gördüm. O yüzden olsa gerek bu unutkanlığıma laf etmeyecek gibiydi. Selam söylüyor sana dedi kim diye daha sormadan Alice dedi. Hararetli bir konuşmaları vardı. Konuşma biterken ise öpüyorumlarla bitiyordu ve öpücüklerle.

Laflayarak fotoğrafçıya kadar yürüyüp içeri girdik. Sakindi yine fazla kimse yoktu. Fotoğrafın ne zaman çıkacağını ne kadar tutacağını sorduktan sonra merdivenlerden aşağıya indik Eylül önde ben arkada. Saçları bugün ne kadar güzel olmuş diyordum kendi kendime. Okul kıyafetine benzer bir eteği vardı. Onun altında da siyah külotlu çorabı. Bir ah çektirecek hali vardı.

Aşağıya indikten sonra fotoğrafçı birazdan geleceğim diyip yukarı çıktı. Eylül ise aynanın önünde üstünü düzeltiyor saçlarını topluyordu. Üstüne yapışan dar tişörtü ise kıvrımlarını göz önüne seriyordu. Arkasında durup onun kum saati vücudunu izledim.

Fotoğrafçının daha gelmeyeceğini anlayınca arkasından yaklaşarak elimi eteğinin altına sokup parmaklarımla kasıklarını ve kadınlığını okşuyordum. Dudaklarım ise çoktan boynuna gömülmüş bir halde kendinden geçiriyordu Eylül' ü. Dokunuşlarım onu gevşetmeye kollarımda kendini bırakmasına yetiyordu. Ama ayak seslerini duyunca dudaklarına öpücük kondurup çekildim. Yüzümüzde yaramazlık yapan çocukların gülümsemesi vardı.

Fotoğrafçı gelip fotoğrafı hemen çekti. Ve yukarı çıktı. Eylül de yine üstünü toparlayıp merdivene yöneldi. Ben ise bilerek arkasında kaldım. Ufak bir de aralık bıraktım. Önümde basamakları çıkarken onun hoşuma giden dolgun bacakları baldırlarına kadar bana sunuluyordu. Önümde bunlardan habersiz yürürken arkasında sertleşmiş bir erkek bırakıyordu. Doyumu olmayan bir an gibiydi bu merdiven çıkma anı.

Fotoğrafçıda işlerimiz bitince ne yapalım derken eski evlerin olduğu sokakları gezme fikri geldi aklımıza. Severdik böyle yerleri gezmeyi. Gezerken Eylül kendi zihninde ben kendi zihnimde ne hayaller kurmuş ne düşünceler oluşturmuşuzdur.

Vaktin nasıl geçtiğinin farkında olmadan adımlar atıyorduk. Tam artık evlere gideceğimiz zaman ne yapacaksın eve mi gideceksin diye soruyordu. Eve doğru yürüyeceğimi yolda giderken belki bir şişe şarap alıp içeceğimi söyledim. Gözlerinde oyunbaz bir ifadeyle şarabı alıp bana gitsek daha iyi olmaz mı diyordu. Hem daha öğretecegin şeyler var diyordu.

Iyi olur dedim ve yolda giderken şarap alıp Eylül' ün evine yürüyorduk. Tam kapıdayken aklına gelmişti. Telefonda ne konuştuğunu çabuk unutmuştu. Bugün Alice gelecekti sana söylemeyi unuttum diyordu. Yine tam o an telefonuna mesaj gelmişti. Yarına gelebileceğim diyordu. Eylül' ün yüzündeki mahcup ifade de kayboluyordu.

Eve girdikten sonra üzerini değişmek için odasına gitti. Kapısı aralık kalmış bir halde üstündekileri çıkarıyordu. Tenine hayran oluyordum bembeyazlığına. İçeri vuran ışık ise şu an ounu bir ilahe gibi gösteriyordu.



İçimdeki ilkel insan dürtüleri uyaniyordu böyle görünce. Külotlu çorabını çıkarırken eğilişi unutulmayacak bir görüntü sunuyordu. Ay ışığında bir su birikintisi nasıl parlıyorsa hazinesin suları da öyle parlıyordu.

Onu öylece orda bırakıp şarap şişesini açmaya gittim. Piyanonun başına oturdum. Yanıma geldiğinde fark ettim. İç çamaşırları odasına yayılmıştı. Çoraplarını yerde bırakmayı severdi. Eylül' ün ayakları ve çorapları da bir kıvılcım çıkarmaya yetiyordu beynimde. Onlara dokunuşum bir zafer kazanmış insanın hislerine benzerdi. Bir yandan da hipnoz etkisi altında sakinleştirilmeye benziyor.

Üstündeki pijamalarıyla salonda yerimi hazırlıyordu. Farkında olmadığını bildiğim bir şey de yapıyordu. Yatağımı hazırlarken eğilip kalkması erkekliğimi uyandırıyordu. Diri kalçalarının arasına giren pijaması piyano başındaki bana gözlerime bir güneş doğuşu izlettiriyordu.

Çaldığım müziğin onun zihninde orgazm etkisi yarattığını biliyorum. Bunu bedenindeki her tepkisinden anladığımı ise o bilmiyordu. Müzik bu sefer ikimizi de etki altına almıştı bunu şişenin dibini görünce anladık.

Biraz da onun çalışını dinledim. Ama o çalarken susanlardan değildi. Sadece benim tarif edebildiğim bir ses tonu vardı. Zarif, narin okşayan bir ton. Müzikle sarhoş olmuştuk adeta.

Müzik onun bedenini sarmış okşuyordu. Memelerinden kasıklarına iniyordu. Ve eminim ki ter damlaları onun canını yakıyordu. Ateş damlaları gibi.

Işığı kapatıp odasına giderken ben kapısını gözlüyordum. Beklediğim ışık yayılmıştı...

27 Mayıs 2018 Pazar

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 2

Sabah uyanıldığında Eylül geceden kalma bir yorgunluğa sahipti. Ben ise dolmuş bir bedenle başlıyordum güne. Eylül dağınık saçları yorgun bedeni ve mutlu ifadesiyle yine günü aydınlatıyordu. Ama hava aksine gri bulutlarla kaplanmış bir haldeydi.

Eylül pencerenin önünde sigarasını içerken yağmur başlamıştı. Eylül sanki içindeki yangına yağıyormuşçasına ferahlıyordu. O orda pencerenin önünde dururken bir rüzgar gibi esmeye başlamıştım notalarla. Piyano tuşlarının sesi yükseldikçe Eylül' ün de içindeki azgın nehir taşmak üzere gibi oluyor.

Bunu gördükçe daha sert dokunuyordum. Sigarası bitmiş piyanonun kenarına tuşların üstüne oturmuştu. Bacaklarını araladığında bana sunduğu kadınlığını görüyordum. Beynim durmuş gibi ellerim de durmuştu. Şaşkın şaşkın bakarken o tuşlara dokunuyordu parmak uçlarıyla. 

Bir anda durup üstündeki elbiseyi attığında bembeyaz teni sarhoş etmişti. Ellerimi istiyordu. Ellerini tuttum sardım. Dudaklarını sardığım gibi. Parmaklarım yaşamın kaynağı suların en tatlısına ulaşmıştı. Piyano tuşlarında Eylül' ün ruhunu orgazma ulaştıran notalar şimdi bedeninde parmaklarımdan çıkıyordu. Okşayışlarım sularına karışmışlığım beni bedeninde eritiyordu. En güzel notalar ona dokunuşlardan dökülüyordu. 

Bedenlerimiz hiç dinmeyecek ateşlerle yanıyordu. Terlerimiz bir nehir gibiydi sırılsıklamdık. Bacaklarının arasına bedenimle karışmış bir haldeydim. Sertliğimi tatlı sularının olduğu çiçeğinde hissediyordu. O suları parmaklarımla ikimizin tenine sürüp bulamıştım. Kokularımız tanrıların içkisinden daha kutsaldı tatlarımızda öyle.

Bedenlerimiz birbirinin ritmini bulmuş halde gidip geliyordu. Her şimşek çakışında Eylül daha derinlerine indiğimi hissediyordu. Tam da bunu istiyordu o da. Her seferinde daha derine daha derin arzularına daha derin isteklerine dokunuyor onları okşuyordum.

Patlama noktasına geldiğimizin farkındaydık ikimiz de. Ve bu parçayı beraber tamamlıcaktık. Bedenlerimiz, ruhlarımız birbirine geçmiş bir haldeyken ikimiz de patlıyorduk, taşıyorduk. Kutsal sıvılarımız piyanonun tuşlarına akmıştı. 

Yorgun, rahat, huzurlu bir haldeyken Eylül' ü kucağıma oturtup bedenlerimizin karışmasını tamamlarken sularımızın bulaştığı notalarla eserimizi tamamlıyor ve adını koyuyorduk. Arzuları istekleri bir hale gelmiş bu iki bedenle.

Piyano tuşlarındaki orgazm.

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 1

Telefonum çalıyordu. Masanın başında oturmuş bir yazı yazarken. Elime alıp açtığımda çocuksu bir heyecanla tatlı bir sevinç tonuyla Eylül vardı. Sonunda öğrenmek ve çalmak için heyecanlandığı şeyi, piyanosunu almıştı. Ve bunu içten heyecanıyla bana haber vermek için aramıştı. Keyifli bir ses tonuyla çok sevindiğimi söyledim. 

Bana hatırlatacağı bir şey vardı. Bunu ben de bekliyordum. Öğretmem için bekliyordu beni. Yakın bir zamanda geleceğimi söyleyecek olduğum anda bu akşam gelebilir misin diye sormuştu bile. Onun bu haline dayanabilmek ne mümkündü.

Yazdığım yazıyı bir kenara bırakarak evinin yolunu tutmuştum. Ufak bir evdi oturduğu ama içini o zevkli renkli hayal gücüyle döşemişti. Ve bir o kadar da sadeydi. Zilini çaldığımda kapıyı açmadan önce şöyle bir kendime bakmıştım. Ne kadar değişmiştim kendi özüme dönmüştüm. Eylül bunu çok iyi biliyordu. Çok iyi izlemişti o zamanları.

Aklımda bu düşüncelerle meşgul olurken o kapıyı çoktan açmıştı. Gözlerimi ondan alamadım bir an. Saçlarının özenle hazırlanmış hali sade elbisesi ve siyah zarif külotlu çorabı ile ve tanrılardan çalınmış gülümsemesi ile bana bakıyordu. Daha fazla erimeden yanaklarından öpüp içeri girdim. Elimdeki şarap şişesini de masaya koydum.

İçimde bir volkanın hareketlendiğini bir fırtınanın çıktığını hissediyordum. Elbisesinin içerisindeki o tatlı bedeni beni kendine bağlıyordu. İki sandalye getirip piyanonun başına oturduk. Şarap şişesini açıp ona uzattım. Ilk yudumlarını yanımda ayaktayken alırken parmaklarım tuşlara basmaya başlamıştı. Gözlerinin ellerimde olduğunu hissediyordum. Hayranlık dolu bakışlarla izliyordu. Ellerimi izlerken aklından masum şeylerin geçmediğini de biliyordum.

Bedenini bir ateşin sardığını ve içinde depremlerin olduğunun farkındayım. Notaların çıkardığı zarif narin büyülü ses ruhunu okşuyordu Eylül' ün. Müziğin tenine çarpışı ürkütüyordu. Çünkü her çarpışta biraz daha kasılıyordu bedeni. 

Yanımdaki sandalyeye değil piyanonun kenarına oturmuştu. Bacaklarındaki aralık baldırlarını görmeme yetiyordu. Bedenimin kontrolü bende değildi artık. Pantalonumdan belli olan sertliğim bu tutkulu dansı şehvetli bir hale getiriyordu. 


Bu gece burda kal diyordu hem muzip hem de büyülü bakışlarıyla beraber. Tuşlara basışım yavaşlamış ve durmuştu. Çaldığım her anı dikkatlice izlemişti. Bana salonda güzel bir yer hazırlamış onu gösterip odasına geçti. İçimdeki yaramaz ve röntgenci sapık onun odasına götürdü beni.

Elbisesini bir çırpıda çıkarmıştı. Yatağına külotlu çorabıyla uzanmış halinden de rahatsız değildi. Elinin kasıklarına gittiğini görüyordum. Fırçayla resim yapar gibi bir haldeydi. Parmaklarını öyle bir tonda gezdiriyordu. Çorabını elleriyle parçalıyor ve bundan delice zevk aldığını görüyordum.

Ne düşündüğünü tahmin ettiğimi sanarken elini telefonuna atmasıyla o kadar da her şeyi bilmediğimi gösteriyordu bana. Aradığı kişi Alice idi. Eylül' ün tavşanı. Ona olan arzusunu ve ona olan dokunuşlarındaki şehveti çok iyi biliyordum. Şimdi ise telefonda onunla konuşuyor ve kendini seviyordu. Bedeni titriyor ifadesi masumluğa ama bir yandan da zevk denizinde yüzüyormuşçasına bir ifadeye bürünüyordu.

Telefonla konuşmaya devam ederken parmakları notaların yükselmesi gibi şiddetini arttırıyordu. Sadece Eylül bu halde değildi. Onunla bu anı bu hissi Eylül ile bir bütün haldeymişçesine yaşayan bir de Alice vardı. Iki kadının birbirine karışmış ve beraber yüzdükleri bu zevk denizi inlemelerle son buluyordu ve sadece nefes alışverişleri utangaç bir rahatlama gülümsemesi onları gecenin koynuna alıyordu.



22 Mayıs 2018 Salı

Piyano Tuşlarındaki Orgazm (Ön Söz)

Müzikle ilgili yazmak isterken detaylara inmiş olarak buldum kendimi. 

Piyano sesini ilk ne zaman duyduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla bir çizgi filmde duymuştum. Duyduğum anda da çocuk halimi etkilemişti. Daha sonrasında büyüdükçe farklı sanatçılardan, müzisyenlerden farklı eserler dinledim.

Derin bir hüzün hissettiğim eserler oldu. Dudakta tatlı tebessüm bıraktıran eserler de dinledim. Öfkemi körükleyen de oldu, her tuş basılışında gevşeyip sakinleştiren de. Her hissi en derinden hissettim. Ve ruhumda bedenimde yaşadım.

Piyano eserlerinde büyülü bir yan vardır. O eserler çalındığında o eseri yazan ve çalan insanın o tuşlara basarken neler hissettiğini siz dinlerken yaşıyorsunuz. Ve ben dinlerken bazen bir yolda yürüyor oluyorum bazen bir ormanın içinde rüzgarı dinliyorum bazen bir kadını izliyor bazen o kadınla sevişiyorum.

Piyano tuşları hangi hissi veriyor olursa olsun beden onu ruha taşıyor ve sonra ruhtan taşıyor. Ve piyanonun tuşları bedeni okşayan bir çift el haline geliyor. Yükselen ritmi ve sertliği ise orgazma götürüyor.


Görülebilenler

Her gün karşılaştığımız denk geldigimiz yada tanıdığımız samimi olduğumuz insanlardan ne kadarının tamamını görebiliyorsunuz ?

Tamamını kısmını biraz açmam gerekli tabi. Yani o insanların gördüğünüz karakteri dışında o fikir edindiğiniz özellikleri dışında nelerini görebiliyorsunuz diye sormak isterim size.

Çok fazla gördüğümüz şey olmaz. Eğer aradaki bağ farklı türden özel ve yakın değilse. Insanlar hakkında belli fikirler üretiriz ve hep o fikirler etrafında var olur o insan. Bunun arkası ise aklımıza gelmez bile. İnsanların benim hakkımdaki fikirlerini anlatmam yardımcı olacaktır size.

Sakin olduğumu,
Neşeli ve eğlenceli olduğumu,
Şair ruhlu olduğumu,
Duygusal olduğumu,
Duygusal olmadığımı,
Gıcık olduğumu,
Iyi bir insan ve arkadaş olduğumu,
Sadist olduğumu,
Gavat olduğumu,
Deli olduğumu,
Sapık olduğumu,
Iyi bir baba olma görüntüsünde olduğumu,
Kıskanç olduğumu,
Kıskanç olmadığımı,
Dominant bir karaktere sahip olduğumu,
Söylemiş olsam da en çok deliliğimi söyleyenler oldu. Hatırlayamadığım onlarca şey daha.

İnsanlar hakkımda bu kadar farklı şeyler düşündüler ama arkasındakine bırakmadılar. Oysa ben sadece özgür, rüzgar ve ve geceydim. Ve bu üç isme sığan her şey.