27 Mayıs 2018 Pazar

Piyano Tuşlarındaki Orgazm 1

Telefonum çalıyordu. Masanın başında oturmuş bir yazı yazarken. Elime alıp açtığımda çocuksu bir heyecanla tatlı bir sevinç tonuyla Eylül vardı. Sonunda öğrenmek ve çalmak için heyecanlandığı şeyi, piyanosunu almıştı. Ve bunu içten heyecanıyla bana haber vermek için aramıştı. Keyifli bir ses tonuyla çok sevindiğimi söyledim. 

Bana hatırlatacağı bir şey vardı. Bunu ben de bekliyordum. Öğretmem için bekliyordu beni. Yakın bir zamanda geleceğimi söyleyecek olduğum anda bu akşam gelebilir misin diye sormuştu bile. Onun bu haline dayanabilmek ne mümkündü.

Yazdığım yazıyı bir kenara bırakarak evinin yolunu tutmuştum. Ufak bir evdi oturduğu ama içini o zevkli renkli hayal gücüyle döşemişti. Ve bir o kadar da sadeydi. Zilini çaldığımda kapıyı açmadan önce şöyle bir kendime bakmıştım. Ne kadar değişmiştim kendi özüme dönmüştüm. Eylül bunu çok iyi biliyordu. Çok iyi izlemişti o zamanları.

Aklımda bu düşüncelerle meşgul olurken o kapıyı çoktan açmıştı. Gözlerimi ondan alamadım bir an. Saçlarının özenle hazırlanmış hali sade elbisesi ve siyah zarif külotlu çorabı ile ve tanrılardan çalınmış gülümsemesi ile bana bakıyordu. Daha fazla erimeden yanaklarından öpüp içeri girdim. Elimdeki şarap şişesini de masaya koydum.

İçimde bir volkanın hareketlendiğini bir fırtınanın çıktığını hissediyordum. Elbisesinin içerisindeki o tatlı bedeni beni kendine bağlıyordu. İki sandalye getirip piyanonun başına oturduk. Şarap şişesini açıp ona uzattım. Ilk yudumlarını yanımda ayaktayken alırken parmaklarım tuşlara basmaya başlamıştı. Gözlerinin ellerimde olduğunu hissediyordum. Hayranlık dolu bakışlarla izliyordu. Ellerimi izlerken aklından masum şeylerin geçmediğini de biliyordum.

Bedenini bir ateşin sardığını ve içinde depremlerin olduğunun farkındayım. Notaların çıkardığı zarif narin büyülü ses ruhunu okşuyordu Eylül' ün. Müziğin tenine çarpışı ürkütüyordu. Çünkü her çarpışta biraz daha kasılıyordu bedeni. 

Yanımdaki sandalyeye değil piyanonun kenarına oturmuştu. Bacaklarındaki aralık baldırlarını görmeme yetiyordu. Bedenimin kontrolü bende değildi artık. Pantalonumdan belli olan sertliğim bu tutkulu dansı şehvetli bir hale getiriyordu. 


Bu gece burda kal diyordu hem muzip hem de büyülü bakışlarıyla beraber. Tuşlara basışım yavaşlamış ve durmuştu. Çaldığım her anı dikkatlice izlemişti. Bana salonda güzel bir yer hazırlamış onu gösterip odasına geçti. İçimdeki yaramaz ve röntgenci sapık onun odasına götürdü beni.

Elbisesini bir çırpıda çıkarmıştı. Yatağına külotlu çorabıyla uzanmış halinden de rahatsız değildi. Elinin kasıklarına gittiğini görüyordum. Fırçayla resim yapar gibi bir haldeydi. Parmaklarını öyle bir tonda gezdiriyordu. Çorabını elleriyle parçalıyor ve bundan delice zevk aldığını görüyordum.

Ne düşündüğünü tahmin ettiğimi sanarken elini telefonuna atmasıyla o kadar da her şeyi bilmediğimi gösteriyordu bana. Aradığı kişi Alice idi. Eylül' ün tavşanı. Ona olan arzusunu ve ona olan dokunuşlarındaki şehveti çok iyi biliyordum. Şimdi ise telefonda onunla konuşuyor ve kendini seviyordu. Bedeni titriyor ifadesi masumluğa ama bir yandan da zevk denizinde yüzüyormuşçasına bir ifadeye bürünüyordu.

Telefonla konuşmaya devam ederken parmakları notaların yükselmesi gibi şiddetini arttırıyordu. Sadece Eylül bu halde değildi. Onunla bu anı bu hissi Eylül ile bir bütün haldeymişçesine yaşayan bir de Alice vardı. Iki kadının birbirine karışmış ve beraber yüzdükleri bu zevk denizi inlemelerle son buluyordu ve sadece nefes alışverişleri utangaç bir rahatlama gülümsemesi onları gecenin koynuna alıyordu.



22 Mayıs 2018 Salı

Piyano Tuşlarındaki Orgazm (Ön Söz)

Müzikle ilgili yazmak isterken detaylara inmiş olarak buldum kendimi. 

Piyano sesini ilk ne zaman duyduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla bir çizgi filmde duymuştum. Duyduğum anda da çocuk halimi etkilemişti. Daha sonrasında büyüdükçe farklı sanatçılardan, müzisyenlerden farklı eserler dinledim.

Derin bir hüzün hissettiğim eserler oldu. Dudakta tatlı tebessüm bıraktıran eserler de dinledim. Öfkemi körükleyen de oldu, her tuş basılışında gevşeyip sakinleştiren de. Her hissi en derinden hissettim. Ve ruhumda bedenimde yaşadım.

Piyano eserlerinde büyülü bir yan vardır. O eserler çalındığında o eseri yazan ve çalan insanın o tuşlara basarken neler hissettiğini siz dinlerken yaşıyorsunuz. Ve ben dinlerken bazen bir yolda yürüyor oluyorum bazen bir ormanın içinde rüzgarı dinliyorum bazen bir kadını izliyor bazen o kadınla sevişiyorum.

Piyano tuşları hangi hissi veriyor olursa olsun beden onu ruha taşıyor ve sonra ruhtan taşıyor. Ve piyanonun tuşları bedeni okşayan bir çift el haline geliyor. Yükselen ritmi ve sertliği ise orgazma götürüyor.


Görülebilenler

Her gün karşılaştığımız denk geldigimiz yada tanıdığımız samimi olduğumuz insanlardan ne kadarının tamamını görebiliyorsunuz ?

Tamamını kısmını biraz açmam gerekli tabi. Yani o insanların gördüğünüz karakteri dışında o fikir edindiğiniz özellikleri dışında nelerini görebiliyorsunuz diye sormak isterim size.

Çok fazla gördüğümüz şey olmaz. Eğer aradaki bağ farklı türden özel ve yakın değilse. Insanlar hakkında belli fikirler üretiriz ve hep o fikirler etrafında var olur o insan. Bunun arkası ise aklımıza gelmez bile. İnsanların benim hakkımdaki fikirlerini anlatmam yardımcı olacaktır size.

Sakin olduğumu,
Neşeli ve eğlenceli olduğumu,
Şair ruhlu olduğumu,
Duygusal olduğumu,
Duygusal olmadığımı,
Gıcık olduğumu,
Iyi bir insan ve arkadaş olduğumu,
Sadist olduğumu,
Gavat olduğumu,
Deli olduğumu,
Sapık olduğumu,
Iyi bir baba olma görüntüsünde olduğumu,
Kıskanç olduğumu,
Kıskanç olmadığımı,
Dominant bir karaktere sahip olduğumu,
Söylemiş olsam da en çok deliliğimi söyleyenler oldu. Hatırlayamadığım onlarca şey daha.

İnsanlar hakkımda bu kadar farklı şeyler düşündüler ama arkasındakine bırakmadılar. Oysa ben sadece özgür, rüzgar ve ve geceydim. Ve bu üç isme sığan her şey.




17 Mart 2018 Cumartesi

Sonbaharda Açan Çiçekler 2



Bir süre sakince oturduk arkadaşlarımızla sohbet ederek oyunlar onyarak sonra yavaştan gitmeye başladılar. En son Eylül ve bir arkadaşı kalmıştı beraber çıkacaklarını düşünüyordum ama Eylül arkadaşına çıkmasını kendisinin birazdan çıkacağını söyleyip lavaboya gitti.

Arkadaşı da aşağıya inmişti ben Eylülün çıkmasını bekliyordum. Eylül lavabodan çıkıp kapının önüne geldiğinde ayakkabısını giymek için eğildiğinde ok yaydan çıkmıştı artık. Eylülü kolundan tutup kapıya sertçe yaslayıp bedenimi de üzerine yükledim.

Kurtulmaya çalışıyordu ama bedenimin her yeriyle uyguladığı baskıdan kurtulamayacağının farkındaydı. Arkadaşına telefon edip ona gitmesini söylemesini istedim ve telefonunu verdim. Arayıp söyledi. Sonrasında ise vahşi bir dişi kurt gibi saldırmaya başladı ne yaptığımı sorgulayarak.

Vurmaya çalışıyor küfürler ediyordu. Yine bir boğuşmaya girişiyorduk. Eylül elimi ısıtmaya tokat atmaya çalışırken ben saçlarından yakalamaya çalışıyordum ve en sonunda saçından yakalayıp kendime çektim bileklerinden de tutarak.

Dudağından ısırıp kana susamışlığımı dindirmeye çalışıyordum. Kanının tadı da başka yerlerinin tadı gibi nefis diye düşünüyordum. Rahat durmuyordu ama ve bacağıyla dengemi bozup yere düşürdü bizi. Ve bildigin yuvarlanmaya başladık bir o bir ben üste çıkıyorduk.

İkimizi de kızdırmış ve alevlendirmişti bu hal. Islandığının farkındaydım o ise sertliğimi pantalonumun üstünden bile hissedebiliyordu bir an nefes nefese kalınca onu üstümden alıp yüz üstü yere uzattım. Pantalomu ve kemerimi çözdükten sonra onun taytını da aşağı indirdim.

Zaten sertleşmiş olan penisimi Eylülün kalçalarının arasından içeri bir anda ittirdim. Benim de canım yanmış olsa da bu giriş anı ikimizin de bilincini yitirmesine neden oldu. Çığlıkları elimde patlamıştı ve bir an elim gevşediğinde elimi de ısırmış ve kanatmıştı. Kanımın tadı ise dudaklarındaydı.

Bir elimle ellerini kavrayıp diğeriyle boğazını sıkmış bir halde arka deliğinin tadını çıkarıyordum. Penisimin damarlarını her bir sinir hücresinde hissediyordu. Başının şişip inmesini de ve arkasındaki bu hayvanın gücünü de.

 İçinden çıkıp ellerimi çektim üzerinden ıslanmış bedenlerimiz parıldar bir halde izliyorduk birbirimizi. Ve benim üzerime çıkıp ıslanmış sıcaklığını ağzıma dayadı kurtulmama imkan yoktu. Sularını içercesine yalıyor ve emiyordum.

Eylül ise nefessiz bırakmak istercesine daha da bastırıyordu kendini bir an kendini kaybedip serbest bırakınca kendini kucağıma çektim. Hırlaya hırlaya adeta bedenlerimizi birbirine yapıştırmıştık. Eylülün kalçaları ve boğazının çevresi benim ise bedenimin her yeri kızarmıştı.

Eylülün boşaldığını ve gevşemeye başladığını hissettiğim anda ise omuzlarından tutup penisime bastırdım ve tohumlarımı içine bıraktım.

Bedenlerimizi keşfettiğiz bu an içimizdeki vahşi hayvanın çıktığı bu andan sonra Eylülün dudaklarından dökülen cümleler ise her şeyi özetliyordu.

Ve sonbaharda bir tohum büyüyüp güzel çiçeklerini kendini ilk defa koklayanın yanında açıyordu.


Sonbaharda Açan Çiçekler 1



Yorucu ve zorlu ayların ardından özgün bir hale gelmis, güçlenmiş zihnim ve nerdeyse en güçlü haline ulaşmış bedenimle geçiyordu yaz. Üniversitenin ve derslerin başlama zamanları gelmişti artık.

Üniversite günleri geçerken sınıftan ve okuldan arkadaşlarla evde buluşmuş oturuyorduk. Geyiğinden ciddisine kadar herkes birbiriyle konuşuyor bir yandan da biraları içiyorduk. Eylül ile tartışıyorduk yine bir konu üzerinde.

Eylül ile olan tartışmalarımız hep olan bir şey olduğundan arkadaşların pek dikkatini çekmiyordu. Eylül ile olan tartışmalarımız boş olmaz hep birbirimize bir şeyler katan türden olmuştur ve gerek gezerken gerekse de sohbet ederken tuhaf bir etkileşim olur aramızda ama bu seferkinin farklı olduğu kesin gibiydi. Ve Eylül o zorlu yorucu ayların da en yakın tanığıydı.

Tartışmamız iyice ateşli bir hale gelmiş ve fiziksel temaslarda başlamıştı. Farklı yöne çeken benim hareketim oluyordu. Eylülün bileğinden tutmuş biraz bağrışıyorduk. Elini kurtarmak için beni itmeye çalışıyordu ve güçlü bir yapısı olduğunu biliyordum. 

Bir an iterken dengemi kaybedip yere düşünce o da üstüme çıkıp bileğini öyle tutmamın intikamını almaya çalışıyordu. Birbirimizin bileğini tutmaya çalışırken biraz boğuşuyorduk ama boğuşurken olanlar ikimizin de bakışlarını değiştirmişti.

Boğuşurken altına giydiği taytından kalçalarını hissedebiliyordum ve boğuşurken penisime sürtünmesi iyice sertleştirtirmişti o da bunu hissediyordu ve hissettikçe daha da bastırıyordu.

Arkadaşlarımız bizi izlerken şaşırmışlardı ilk defa onların yanında bu hale gelmiştik. Nefes nefese kalınca boğuşmayı bıraktık Eylülün yüzünde ise zafer kazanmış bir hal vardı.

Bakışlarımızda ise bir ateşin yandığının işaretleri vardı...



9 Ocak 2018 Salı

Teslimiyet Ve Aidiyetin İlk Anları -5

                                   

Dükkanları, mağazaları geziyoruz alacağımız şeyler için. Güzel şeyler olmasına rağmen aklımda olanları bulamadığım için bir süre daha geziyoruz. En sonunda bir mağazada sana alacağım çorapları, jartiyeri görüyorum ve yüzümdeki tebessümden bunu fark ediyorsun. File çorap, birkaç farklı desende ince siyah çoraplar ve bir de jartiyer seçip sana denemen için veriyorum. Kabini kapatan ise sadece bir perde var hafif bir aralık bırakıyorum. Heyecan içinde deniyorsun, daha önce denemediğin şeylerden yalnızca biriydi bu. Hepsini deneyip bana gösterdikten sonra jartiyeri giymek üzereyken 

" onu şimdi denemeni istemiyorum" diyorum. 

Yüzünde şaşkınlıkla jartiyeri çorapları bana verip giyindikten sonra kabinden çıkıyorsun. Sonra da birkaç güzel elbise alıp alışverişi bitiriyoruz. Gözüme bir kafe çarpıyor güzel bir yer gibi geliyor aklımdaki şeyler için. Kafenin içinde oturanlar ise daha çok liseye giden kızlar ve erkekler o yuzden rahat bir ortam denilebilir diye düşünüyorum. Masaya karşılıklı olarak oturuyoruz. Birer içecek ve yemek söylüyoruz. Bu sırada konuşmaya devam ediyoruz ve sen kendini anlatmaya devam ediyorsun. Annen arıyor bu sırada telefonu açıp konuşmaya başlıyorsun ve tabi benimle olduğunu bilmiyor. Sen konuşurken ayağımı ayakkabıdan çıkarıp ayak bileğini okşuyorum yüzüme yapma dercesine baksan da ayağımı sürterek yukarıya çıkarıyorum. Elini engellemek istercesine elimin üzerine koyuyorsun ama parmaklarım külodunun üzerine geldi bile ve külodunun üzerinden amına baskı uygulamaya başlıyorum. Aldığın zevk yaşadığın utancı bastırıyor. Annenle konuşurken bir yandan zevk içinde kalıyorsun. Kelimeler ağzında kayboluyor ve telefon kapanıyor. Zevki yaşayacağını düşünürken ayağımı çekiyorum.

Elinden oyuncağı alınmış cocuk gibi somurtuyorsun ta ki ellerim dudaklarını okşayana kadar. İçinde ne yaşarsan yaşa dokunuşlarım seni etkisiz kılıyor. Yemek boyunca sadece konuşuyoruz ve masalardaki gençleri izliyoruz. Bazılarının üzerinde üniformaları dahi var. Yine de ufak dokunuşlarla hazları tatmaya çalışıyorlar. Bu ufak detaydan sonra yemegimiz bitiyor ve kalkıyoruz.

Seni eve gönderme zamanı geliyor artık o yüzden senin çantana koyduğum bir şeyi çıkarmanın vakti geliyor o yüzden bir parkta ağaçların arasına götürüyorum seni. Bir vibratör çıkarıyorum çantanı elime alıp ve bunu amına yerleştirmeni istiyorum. Sen yerleştirdikten sonra kumandasına basıp çalıştırıyorum bacakların kasilmanım işaretlerini gösteriyor ve 

" ne yapacağım bunu " diyorsun

Seni otobüse bindirdiğimde çalıştırmaya başlayacağını ve inene kadar çalıştırmanı söylüyorum. Karşı çıkacak gibi olduğunda önce kalçana sert bir şaplak atıyorum vebir hafta mastürbasyon da yapmamanı söylüyorum.  

Parktan çıkıp otobüs durağına yürüyoruz otobüsün gelirken sarılmak istiyorsun ve ufak bir sarılmadan sonra otobüs geliyor ve otobüse bindiriyorum seni. Ve bindiğinde dediğimi yaptığını görüyorum yüz ifadelerinden.


Devam edecek...

7 Ocak 2018 Pazar

Teslimiyet Ve Aidiyetin Ilk Anları -4




Çekmeceye yönelip neler yapabileceğimi neler yapmak istediğimi düşünüyorum.  Zihnimden onlarca düşünce geçiyor ve senin bağlı olduğun aklıma dank ediyor. Bağlı halde bırakmıştım seni ve ne kadar süredir bu çekmecenin önünde olduğumu bilmiyorum. Elime kağıtlarım ve kalemlerim geliyor. Ve onları alıp yanına dönüyorum. Nerede kaldığımı merak edercesine bakıyorsun içeri girdiğim andan beri. Karşındaki koltuğa geçip oturuyorum ve kağıda uyman gereken yasakları, yapman gereken şeyleri ve araştırman gerekenleri bir bir yazıyorum ve yerimden kalkıp çantanın yanına gidiyorum. Çantanı açıp içine koyuyorum kağıdı ve sana dönüp eve gittiğinde dikkatlice oku bunları diyorum be başını sallıyorsun. 

Tekrar karşına geçip oturuyorum, ipler tenini iyice sıkmış bu gözüme çarpıyor. Kalkıp çözüyorum ipleri yavas yavaş. Çözerken de gozlerinle süzüyorsun beni. İpleri çözerken fark ediyorum ki beyaz teninde güzel izler bırakmış. Ellerimle o izleri okşuyorum ve okşarken tebessüm ediyorsun. Dokunuşum acının izlerini mutluluk izlerine çeviriyor ve hafif bir tebessümle yüzüne bakıyorum okşarken. Ayağa kalkıp koltuğa geçiyorum sana da tam karşıma oturmanı söylüyorum. Ve konuşmaya başlıyorum.

Seninle bir süredir tanışıyoruz ve birbirimiz hakkında pek çok şey biliyoruz. Fakat senden daha fazla şey anlatmanı istiyorum kendine dair, kendinde var olan şeyleri keşfettikçe daha fazla anlatmanı istiyorum. Kağıtta yazilanlara en ufak itiraz olmadan uyucaksın. Bulunduğun her ortamda güçlü karakterini ortaya koyacaksın benim kızım böyle olucak. Sana bir isim de veriyorum, e. Nerede olursak olalım sana bu isimle seslenicem. Elbette bir hayatın olacak senin ama kontrolünü ben üstlenicem. Dediklerime uymadığında cezalar olacak, ödüllendirilicek şeyler yaptığında ise güzel şeyler seni bekliyor olucak. Ve bu dediklerimi onaylıcağını da biliyorum bunu bakışlarınla o kadar net belli ediyorsun ki. Bir süre ailenle kalmaya devam ediceksin ama sonrasında buraya gelmeni isteyeceğim bir an olacak o an aramızdaki bağın ne kadar güçlü ve sahi olduğunu göreceğimiz an olucak vereceğin kararla. Söyleyeceklerim bitti.

Şimdi seninle biraz dışarı çıkıcaz ve ufak bir alışveriş yapıcaz beraberinde de ufak bir gezinti. Ama çıkmadan önce dudaklarında ufak bir iz için dudağını ısırıyorum ve çok hafif bir kan sızıyor. Dudağımı yalıyorum, kanının tadını seviyorum ve dudağına ufak bir öpücük konduruyorum ve giyinmeni istiyorum. Giyinmeni beklerken duvara yaslanıp izliyorum giyinmeni. Izlenmenin heyecanını duyuyorsun ellerinin hareketinden anlıyorum bunu. Giyinip yanıma geliyorsun, sanki çok istediği şeyi almaya gidecek olan bir çocuk gibi heyecanlı ve mutlusun. Evden çıkarken beline sarılıyorum sen de başını omzuma koyuyorsun. Merak ediyor musun ne yapıcağımızı diye soruyorum yürürken fazlasıyla diyorsun ama çok güzel olacağını tahmin edebiliyorum diyorsun. İplerin izini soruyorum, acıyor ona rağmen düşündüğümde haz veriyor diyorsun. Aklımda dışarıda yapacaklarımızın verdiği bir haz ve dudaklarımda tebessümü var.

Devam edecek...